valla net hatırlamıyorum ama kardeşim tek başına kasarken ben sonradan gelip bende oynıcam diyeyip giriyordum oyuna.
ikinci kolla biraz kurcalayın bulursunuz.

kakao konusundaki haksız işçlik konusuna da değininiz lütfen. insanların yerel kakao üretimine yönelmesi gerektiğini vs. yani çikolatadan aldığımız keyfin içindeki insan acılarına, madalyonun diğer yüzüne de değininiz.

bir de aklıma şu geldi. geçen gün human body pushing the limits'in sensations bölümüne baktım da (nette var online olarak izleniyor) yapılan deneye göre gerçekten de çikolata insanlara öpüşmekten daha çok zevk veriyormuş. eğlenceli bilgi olarak ekleyebilirsiniz videosunu filan da belki. genel olarak çikolatanın beyne ve salgılara etkisi vs.

sunumla direk alakalı değil ama sunumu küçük bir topluluğa yapacaksınız sunumun başında ya da sonunda herkese çikolata ikram edebilirsiniz.

@kediebesi:
işçiler konusunda yeterince döküman bulabilirsem ekleyebilirim.

@gene mi gene:
konuyu öneren arkadaş da tavsiye etmişti onu.ikramı yapıcam.

@elxa:
"Çikolata: Bir sanat dalı" diye bir bölüm ekleyeceğim.
basında çikolatayla ilgili yabancı bir slayt bulmuştum.=)
mesaj atarsan gönderebilirim sunumu bittiği zaman.

agactan paketlendigi ana kadarki evrenin vidyosu da olmali sanki. hangi evrelerden gecip cikolata oluyor. o tip bi sey bulamazsaniz da evde cikolata yapmayi gosteren bir vidyo da olabilir. ilk karsilamada cikolata ikram edip, bittiginde de evde yapmalik bir cikolata tarifi dagitabilirsiniz.

brukselde cikolata muzesine gitmistim. heykel, mucehver olarak kullanmislar zamaninda. hatta zenginlik ornegimis bi ara, misafire porselen fincanda firtlar cektirirlermis.
bir de hediye olsun diye bi krala mi kraliceye mi boyle devasa bi cikolata yumurtasi ile ilgili bir hikaye vardi, ilgincti ama unutmusum gitmis.
cikolatadan nasil sekiller, heykeller yaptiklari falan ilgincti mesela.

"Çikolata farklı dillerde nasıl yazılıyor?" biraz anlamsız sanki?

- cikolata ile ilgili kitaplar ve filmler
- cikolata cesmesi
- cikolata turleri
- cikolata uretimi
- cikolata markalari
- kakao

Mayalılar? Hamurlar da mı çikolata kullanmış? "Mayalar" o.

2 tane alacaksın orada kapalı garaj bulacaksın sonra 6 ayda bir gürcistana gidip birini bırakıp diğerini alıp geri geleceksin.
bundan başka bir zeka göstergesi fikrin varsa unut onu gümrükte kan alırlar adamdan. bir de istanbul için bulgaristan daha uygundur. yapanlar var.

güzel arabalar var fakat 10 binlik bir arabayı ucuz alırım derken gümrükte bunu fiyatı rahat 3 katına çıkar. :)

hummer?17000$???6 ayda bi gürcistana giriş yapıp tekrar gelseniz olmaz mı?değer bence bu bi çözümse...kıbrıstan bu şekilde araç getirenleri duymuştum...

gerçekten bulgaristan da daha mı uygun?
işte o 3 katına çıkma meselesi şöyle heralde, türkiye kayıtlı olmasını istersek sanırım öyle oluyor.
bence de değer neden olmasın.

o değilde bu araçlar neden bu kadar ucuz?

bulgaristan cok ucuzdur hakkaten ama gurcistan'la da cok bi farki yoktur. ikisinde de yasamis bir insan olarak soyluyorum. bulgaristan'da 500 dolara 87 ford cosworth aldiydim, hehe. neyse bulgaristanda 5000 dolar civarina 99 - 2000 falan 3.20 bmw yada muadili mercedes bulabilirsiniz. gurcistan'da ise bi arkadas 2008 yilinda 70000 km'de 2004 full tuareg'i 22000 dolara aldi, azeriydi kendisi azerbaycanda 32000'e satti. temiz is. bunun disinda cok bakmadim fiyatlara ama tr'ye gore ucuk ucuz cunku adamlarin memlekette ne sanayi var ne tarim, anca yurtdisindan calinti araba getirip ucuza satma seklinde bi para dondurme olaylari var, ondan boyle. neyse asil konuya donelim tr'ye getirmek cok zor. oncelikle bildiginiz gibi 3 yas siniri var. bi de gumruk vergisiyle gercekten memleketteki fiyatiyla kafa kafaya geliyor. sinirlara yakin yasiyorsaniz giris cikis yaparak takilirsiniz. ama bati sinirinda vize problemi var. guneyde suriye, doguda gurcistan vize istemiyor oradakiler icin kolay is.

@dieselsingle; bunu söylediğin çok iyi oldu:) eğer gürcistan ülkeye belli bir miktarın üzerinde dolar sokmaya izin vermiyorsa(ukrayna 1000 dolar kotası koymuştu 4 yıl kadar önce) yine pahalıya gelebilir araçlar.doları ordan almak zorunda kalırsan hesap çok değişebilir...tamamen sallıyor da olabilirim :)

dolar muhabbetine de aciklik getireyim, ben 2008-2009 arasi gurcistandaydim, bizde dolar 1.70ken orada 1.50 lari idi, simdi cok bilmiyorum ama fazla fark etmemistir, 1 lira 1 gurcu larisi gibi hesap yapabilirsiniz. giris cikislarda para kontrolu de yapilmiyor.

mesela aracı aldık ordan, türkiye'ye kayıt ettirmek istemiyorum, 6 ayda bir çıkıp giricem ben. e o zaman vergi falan ödenmiyor haliyle. benimde uzaktan akrabalar gürci den alıp doçland da satıyolarmışmış. temiz iş; şimdi azeri olmak vardı.

giris cikislarda her iki taraf icin de zorunlu trafik sigortasi yaptirman gerekecek. cok bi meblag olacagini sanmiyorum iki ulke toplami 250-300 lira tutar tutmaz sanirim.

gurcistanin vize istemedigi bir pasaport da varsa yeme de yaninda yat mi olur?

hahaha uzulerek soyluyorum ki, turkiye'de 6 ay arabayi getirebilmen icin en az 1 sene yurtdisin da ikametin bulanmasi gerekiyor.

turist, misafir degil de yurtdisinda yasal bir sekilde calisiyor olman gerekli.

acı gerçek sihirüs acı gerçeği yüzümüze vurdu. :)
17bin dalıra hammırlar artık gürcide yatacak..

3 yılı iş günü olarak doldurduğunuzda düşük vergi ile 3 yaşa kadar araç çıkarma hakkı veriliyor.

slm arkadaşlar ben gürcü den evliyim araba almak istiyorum bu konuda bilgilerinize ihtiyacım var saygılar.

soruna cevap olmayacak ama wirofon'u dene derim. haziran'a kadar ayda 1000 dakika bedava. hiçbir formalite ve düzenbazlık yok. ben de başta kıllandım fakat ciddi bağımlılık yapıyor.

yurtdisindaki avea operatoru dedigin sey nedir be kardes ?? seni kandirmislar, yok oyle bisey. unada bi tek avea var, o da ebemizi bellemeye yetiyorda artiyor bile.

en guzeli, arkadasin vodafone hat alsin gittigi yerde (varsa tabi) sende vodafone hat alip tek dunya tarifesine gec. dakikasi 1 kontorden doya doya girsin, ohom, konus yani.

söylediğin tarifenin benzeri turkcell'de de var ben kullanıyorum aylık bir sabit ücret veriyorsun. sonra bir kaç ülke hariç onlarda sierra leone gabon vb ülkeler zaten, istediğin gibi herhangi bir yurtdışı numara ile ucuz ucuz konuşuyorsun. avea'ya da bakmıştım çok benzerdi, vodafone sadece kendi numaraları ile konuşturuyordu şimdi o da değişmiş galiba ama incelemedim.

aboneliğin bir sonraki fatura kesiminde başlıyor olabilir o yüzden ilk ay dikkatli kullan.

walla ben de hazırkart turkcell var yurtdışına dakkası 4 kontor. gayet iyi bence ama niye böle walla bilmiyorum. halbuki böle bi tarife talebim de olmadı.

avea'da her ay 50 kontör vericeksin dakikası 4 kontör'e konuşayım diyerekten. turkcell de 50 kontör vermeden her ay 150 ve üzeri yüklemende indirimli konuşacaksın 4 kntr dakikası. ha bir de haftalık yazıp bilmem kaça yolluyosun dakikası 3 kontör'den konuşuyosun turkcell'de. ben 2 yıldır öyle konuşuyorum önceden 100 kontör'e 8 dk konuşurken şimdi 250 kontör'e 40 dk rahat rahat konuşuyorum. belkide daha az ya da daha fazla bilemedim şimdi. ama turkcell candır.

arkadaşına vodafone aldır sozun geciyorsa.
dakikası 1 kontore ara sende vodafondan. ben oyle yapıyorum.

kız arkadaşınız da alsa iphone benzeri bir şey çözülebilir belki. Dışarıda e-mail, evde skype kullanırsınız, görüntü de var hem.

tulumba.com olması lazım..amerikada cok kullanırdım..cok ucuz fiyatlara kontor kartı / şifresi satın alıyorsunuz ucretsiz bir numaraya arayıp sonra yurtdısını arıyorsunuz ve oldukca ekonomik..tavsiye ederim

ben ukrayna'dayım, kız arkadaşım türkiye'de.
ikimize de birer iphone aldım. istediğimiz kadar mailleşiyoruz.
ev ve işyerinde de wireless var ikimizde de, iphone üzerinden skype ile ücretsiz limitsiz konuşuyoruz.

yardimlariniz icin tersekkurler. @fortisvita oneriniz aklima yatti. hemen arastiriyorum.

arkadas;ar sagolun. iphone olayini simdi inceledim. ama malesef olmayacak. cunku en kisa iphone tarifesi 18 aylik. ama kiz arkadasim kasim, aralik gibi buraya gelecek. geri kalan surede bosuna para odemek zorunda kalacagiz. olmuyor yani :(.

varsa baska oneriniz hala, acigim :)

aynı başlıktan yeni soru açmayayım hazır sinerji yakalanmışken. ben de amerika'ya gideceğim orda vodafone var mı? konuşma mesajlaşma fiyatları nasıl olur? skype dışında hat olarak.

ne tarifesi? al direk işte keş.

skype çalıştırmak için illa iphone almanız gerekmiyor. herhangi bir smartphone'la bunu gerçekleştirebilirsiniz.

nokia 5800, 500 lira civarına satılıyor ve işinizi görür, yanınıza gelirken de satar ya da birine verir.

blackberryler birbirine beleşe ösj atıyor diye bir hurafe duydum. doğruysa birer ucuza blackberry alıp mesajlaşın işte.
makul fiyatlara blackberry modelleri var.

usttekilerden tercihim wow olurdu malum isminden dolayi.
illa sibel can, serdar ortac dinlemeyeyim geceleri, olmem ya diyorsaniz;
bodrum yasmin resorta bir bakin.
on numara oteldir.

magic life hakkında hep hep hep kötü şeyler duyarım. bağla'nın güzelim koyunun içine koduğu için ayrıca sinir olurum.

su kesintisi, kafan kadar sineklerle filan uğraşmak istemiyorsan, hepsini boşver, seagarden hapimag derim.

en kolayı amerikan bezi alacaksın. üstüne kareler çizeceksin açık renk bir kalemle. sonra yazacağın şeyi de karelaj yapacaksın. sonra kare kare boyayacaksın. en güzeli öyle olur. pırıl iş.

peki bu kadar eni ve boyu olan amerikan bezini nereden temin edebilirim tek parça olarak?

yoksa tek parça bulamayıp dikmem mi gerekecek?

edit: istanbul'da yaşıyorum

kumaşçılarda eni 1,5 ya da 2 metre halinde top olarak bulunur. istediğin uzunlukta kestirirsin, o ende bişi sana yeter herhalde.

yani metresi de üç kuruş bişi pahalı değil. ayrıca kumaş boyası alıp istediğin renge de boyayabilirsin fon gibi olur. kenarına da uhu çek tiftiklenmesin.

ebatını kaça kaç olarak düşünüyorsunuz? Kumaşçılarda 3 metre eninde kumaşlar da mevcut , eğer raschel örme kumaş alırsın kenarlarda tüylenme sorunu da olmaz , eğer mümkünse ebatını söyle ben en ucuz yollu nasıl halledilir söyleyeyim sana.

Evlenme teklif ediyorsunuz gibi anladim dogru mu?

ankarada iseniz kazim karabekirde askinin karsi hizalarinda reklam-pano vs dukkanlari var. mac icin plastik pankart derseniz hem ucuza gelir hem bez ustune boyadan daha iyi durur.
harfleri de yapistirma olarak siparis verirsiniz ayni yere 3-4 gun sonra en gec alirsiniz.
ki simdi gordum istanbuldaymisiniz. top istanbullu tribunculerde. resimdeki de direk pankarta baski sanirim, pahaliya gelir.

@jd : şuan bir ebat yok aklımda. asmam gereken yere gittim bugun çok uzak kalıyor düşündüğüm yere. o yüzden vinç tutup ona kaldırtmak gibi bir yöntem de geldi aklıma. ama ne olursa olsun baya büyük olacak. ebatı birazdan tam olarak çıkaracağım.

@mikelarteta : yok evlenme teklifi değil. çok büyük eşeklik ettim ve bu yolla özür dileyeceğim. bu sadece ilk ayağı tabi.

@iyilik yap pitbull: ya aslında sipariş versem ve plastik pankart olsa daha iyi olur gibi di mi? çünkü beze kendim yazıcam falan bir sürü işi var. aynı maliyette olacaksa plastik pankart üzeri çıkartma yazılarda olabilir.

donanimhaber sicak firsatlar bolumunde 2 gun once tartisiyorlardi bu konuyu. bir goz atin oraya.

adamlar iyi niyetli olabilir. ama denetlenmiyorlar neticede. bir sakatlık, kötü yönetim halinde paranız uçar.

bazıları da, ben aldım bişey olmadı diyor. desinler, iflas eden her firmanın muhakkak sağlam işleri de olmuştur değil mi...

cok uzun zamandır faaliyetteler ve öyle bir sürelik vurgunla kazanacağından çok daha fazlasını kazandılar, bu güvenle daha fazlasını da kazanmaya niyetliler. anlık düşünüp ortadan kaçacaklarını sanmıyorum, sonuçta ticaret yapıyorlar, devamlılıktır esas olan

bende de var ayni problem. abandikca abaniyorum antremanda bana misin demiyor itoglu it.
kaleci antremanina falan sokuyorum, moralini bozuyor ancak.

paf takima serveti alip, haftaici ozel macta markaj yaptirmak gibi careler olabilir belki.

paf takıma al, antremanı da kapat. istatistikleri hızla düşecektir. kondisyonu da düşünce çıkarırsın bi maça sakatlanır ama 6-7 ay olmaz herhalde. sakat halde tekrar oynatırsın falan.

ara pası dediğin iki oyuncu arasından atılır. xavi ne yapmış 4 tane adamın topa müdahale edebileceği yerden adamlar mal mal bakarken yuvarlamış topu. burda zaten teknikten ziyade futbol zekası çıkmış ortaya. kimse beklemiyor öyle bir pas sadece dani alves bekliyor. xavi de atıyor.

ortalama bir pas bence. barcelona yalamalari abartiyor tabi.

o pasın olayı topun 5 rakip oyuncunun arasından geçmesi ve kimsenin bir şey yapamaması. bırak müdahele etmeyi, müdahele etmeyi bile düşündürtmeyen bir pas o. joahn cruyff'ın bir lafı vardır; "futbol basit bir oyundur ama zor olan futbolu basit oynamaktır" der kendisi.

pası attığı yere bakarsan daha iyi anlarsın, oraya kimse öyle pas atamaz, rastgele aray top atmıyor adam, altıpasa koşan adama 4 oyuncu arasından arapas atıyor. ayrıca şunlar da bu adamın rastgele asist yapmadığını gösteriyor.

www.youtube.com
www.youtube.com

bence sıradan bir pas demek haksızlık. xavi döner dönmez o pası vermeye karar verdi ve alves'in koşmasını bekleyerek tam zamanında, tam atması gereken yere, tam atması gereken hızla gönderdi. biraz yavaş atsa savunma müdahale edebilir, biraz yavaş atsa top auta giderdi. önemli olan aslında o pası atmak da değil. o pasın oraya gideceğini öngörmek. oyun zekası ve hakimiyeti yani. yoksa o pası atacak çok futbolcu vardır fakat düşünebilecek ve zamanlamalı atabilecek çok futbolcu yok.

aydınlattığınız için tşkler.

özellikle ocanal sana teşekkür edicem hocam.o videodaki pasları arka arkaya izleyince anladım o pasın kıymetini:) bilhassa real'e atılan goldeki pası müthiş.

dostum hiç top oynamadın mı? televizyondan göründüğü gibi değil. o topu attığı yer de kimse yok. sonradan adam hareketleniyor. orda olan birine atmıyor. yani senin dediğin gibi ben olsam ben de atardımlık bi durum yok. kendisi yaratıyor o pozisyonu.

sanırım halı saha ya da mahallede yeterince top oynamamışsın.

oratada adam yok. pozisyon yok. ceza sahasinda defans yaraktan duvar ormus. xavi silme defansin arkasindaki takim arkadasinin ne dusunecegini ondan once dusunuyor. ve onun kosu yoluna cicek gibi top atiyor. bence de bi ske benzememis.

abi olay abartma falan değil, dani alves topa dokunduğunda altıpas'ın içerisinde. düşün yani adam altıpas'a ara pası atıyor, kalecinin iki metre önüne.

abartiyorlar. ara pasi sadece o kadar.

ortalama pas dedim, arkasındayım.
iyi pas görmek isteyenler mesela şuna bakabilirler:
www.youtube.com

sana bunu sordurabildiğine göre iyi para olması lazım.

tahminim şöyle: büyükşehirlerin ana arterlerinde bir günlük billboard beledi 50 milyardan başlıyorsa, bu da o civarda bir meblağdır herhalde.

bir günlük mü, hadi canım.

sana söyle diyim benım dersanem bu kanala mıllı mac ıcın reklam verdı 2 sn ıcın 10bın ytl odemıslerdı hatta dersane muduru buyuk ıs yapmıs gıbı aksam ızleyın bızım dersanının reklamını dıyordu hha(:

hazirlik maci daha ucuzdur diye gereksiz bir ekleme yapmak istedim.

ben biri hacettepe'de diğeri odtü'de almanca dersi veren demet ve mümin hoca'nın kursuna gitmiştim. dim adı. konurdan yukarı doğru çıkarken. akay'a gelmeden. sıcak bir ortam ve öğrenci sayısı az. tavsiye ederim.

active languages.
alman kültürün solunda.

kelepire kapattirmazlar kimseye. cesitli adamlar yaniniza gelir gerekli vergiyi veya boynunuzu keserler. her bolgeye bakan birileri vardir, girince anlarsiniz, belli ederler.
ufak ivir zivirlar icin dusunun bu isi. araba-ev yalan olur. yoksa emlakcilar oralardan cikmazdi dimi ama:)
1980 model mercedes alayim diyorsaniz baska ama 2008 x5 kapattirmazlar kimseye. adliyenin dibinde de olsa maalesef orada da bu isi kosturanlar var, ses cikaranlar yok.

olay tam olarak iyilik yağ pitbull'un açıkladığı gibi. üzerine bir şey yazmak gereksiz.

gözün yeteri kadar kara ise gir ihaleye. bir şey olmaz. örneğin borçlusunu bul, onunla anlaş ve onun yerine gir ihaleye, tabi kendi adını yazdır. soran olursa da ben ma sahibiyim de, işin raconu gereği mal sahibi ihaleye girince pek karışmıyorlar.

Öncelikle "icra ihalelerinde kimseye kaptırmazlar malı", "kafanızı keserler" "köyünüze veba mikrobu getirirler" gibi yetkin olmayan kaynaklardan alınan bilgilere kulak asmamanızı öneririm. Bu işi yapıyoruz, benim size örnekler vermem doğru olmayacaktır. Ancak örneğin adliyeihaleleri.com adresinde Türkiye'de ilk defa uygulanan arabululuculuk ve uzlaştırma sistemi sayesinde istediğiniz malı henüz ihaleye girmeden borçlu ile anlaşarak bile alabiliyorsunuz. Bunun yanında, uzlaşma sağlanmaması durumunda sizin yerinize ihaleye de girebiliyorlar. Neticede siz uğraşmmıyorsunuz, muhatap da olmuyorsunuz gereksiz insanlarla.

En doğrusu siteye girerek veya 0216 5198756 numaralı telefondan iletişime geçerek konu ile ilgili her türlü sorunuza ve itiyacınıza yanıt alabilirsiniz.

Adım Ömer. Benim yönlendirdiğimi ilettiğinizde hemen yardımcı olacaklardır size.

gangsta rap.

Diplo tavsiyemdir. Hatta Norm ve Diplo'nun düeti en iyi Türkçe gangsta rap örneğidir.

Ha bak, bir de bu varmış

tr.wikipedia.org
en.wikipedia.org

Bloods & Crips - Slob 187

thx niggaz:D

arkadaşlar.araştırırken şöyle bişi buldum.belki birilerinin işine yarar diye paylaşıyorum.benim işime çok yarayacak:))

serseri,mahkum,hapisane,zenci rapçi temalı filmler..


1-Menace II Society 1993 action,crime
başrolde : tyrin turner, larenz tate (samuel jackson yan rolde)

tam bir başyapıt...mahalle, suç, çete kavramlarının hepsi bu filme..mutlaka izlenmeli

2-Boyz n the Hood 1991 crime,drama
başrolde : laurence fishburne, cuba gooding jr, ice cube

bir diğer başyapıt...ghettoların yaşam tarzı ve hayatta kalma savaşı anlatılıyor..

3-Juice 1992 crime,drama
başrolde : tupac shakur, omar epps (samuel jackson yan rolde)

tupac ın ilk filmi...gene çete gene suç..

4-Brown Sugar 2002 drama,music
başrolde : taye diggs, sanaa lathan, mos def

bu film tam bir hip hop klasiği..hemde yeni bir film olmasına rağmen...rap müzikle yanıp tutuşan bir yazar ve prodüktörün hikayesi..

5-How High 2001 comedy
başrolde : redman, methodman (cypress hill bikaç sahnede görünüyor..)

meşhur komedi klasiği...türkçeye süper ot olarak çevrilmiş olan bu filmi anlatmaya gerek yok...

6-Training Day 2001 drama,crime
başrolde : denzel washinghton, ethan hawke (snoop ufak rolde..dre yan rolde)

Bu da suç, uyuşturucu, çete mafya hepsini içinde barıdıran harika bir film...

7-Remember the Titans 2000 drama,sport
başrolde : denzel washinghton

zencilere uygulanan ırkçılığı çok iyi bir dille anlatan spor filmi...

8-You Got Served 2004 drama,dance
başrolde : B2K, Marques Houston

Konu olarak sıfır olsada tüm film boyunca izleyeceğiniz dans sahneleri açısından muhteşem bir film..

9- 8 Mile 2002 drama
başrolde : eminem, mekhi phifer (proof ve xzibit ufak rollerde)

eminem in kısmen hayatını anlatan filmin konusu çekimleri, freestyle ve battle sahneleri açısından oldukça başarılı bir film...

10- Honey 2003 drama
başrolde : jessica alba, mekhi phifer (lil romeo yan rolde)

gene bir dans filmi..aynı zamanda içinde hayatta kalmaya çalışırken zorlanan zencilerin hikayesini barındırıyor...




Ve DİĞERLERİ

I Got the Hook Up 1998 comedy başrolde: master p (snoop ufak rolde)

The Wrecking Crew 1999 action başrolde : ice t, snoop dogg

Beat Street 1984 drama,music başrolde : tonya pinkins

ATL 2006 drama başrolde: greg adrews, T.I.

Bad Boys 1995 action,comedy başrolde : martin lawrence, will smith

Bad Boys II 2003 action,comedy başrolde : martin lawrence, will smith

Don't Be a Menace to South Central While Drinking Your Juice in the Hood 1996 comedy başrolde : shawn ve marlon wayans

Poetic Justice 1993 drama başrolde : tupac shakur, janet jackson

Hot Boyz 1999 action başrolde : snoop, master p

Tha Eastsidaz 2000 action başrolde : snoop

Crime Partners 2001 crime başrolde : snoop, ice t(ja rule, chino xl ufak rolde)

Baby Boy 2001 drama,crime başrolde : tyrese gibson(snoop yan rolde)

Bones 2001 horror,crime başrolde : snoop

The Wash 2001 comedy başrolde : snoop, dre (eminem ufak rolde)

Soul Plane 2004 comedy başrolde : kevin hart, method man, snoop

Trespass 1992 action başrolde : ice t, ice cube

Higher Learning 1995 drama başrolde : omar epps (ice cube yan rolde)

Dangerous Ground 1997 crime,drama başrolde : ice cube

The Players Club 1998 comedy başrolde : bernie mac, jamie foxx (ice cube yan rolde)

Next Friday 2000 comedy başrolde : ice cube, mike epps

Ali G Indahouse 2002 comedy başrolde : ali g

Waist Deep 2006 action,crime başrolde : tyrese gibson (the game yan rolde)

Above the Rim 1994 crime,drama başrolde : tupac shakur, marlon wayans

Get Rich or Die Tryin' 2005 drama,crime başrolde : curtis "50 cent" jackson, terrence howard

Hustle & Flow 2005 dram, crime başrolde : terrence howard, anthoney anderson

White Men Can't Jump 1992 comedy,dram başrolde : wesley snipes, woody harrelson

Set It Off 1996 action, crime başrolde: jada pinkett smith, queen latifah

Friday 1995 comedy başrolde : ice cube, chris tucker

Any Given Sunday 1999 drama, sport başrolde : al pacino, jamie foxx, LL Cool J

immortal technique
jedi mind tricks

bir arama motorunda en çok bulunan 3-4 şarkısını indir.
daha fazlası seni bayabilir yeni başladıysan. ayrıca gangsta rap dedikleri bok gibi bir çeşit olmuş çıkmıştır yeni yetme fake gangstarlar sayesinde. underground değilse koşarak uzaklaş.

türkçe rap dinleme,
Nasıl bir harlem zencisi oturup, ordunun dereleri aksa yukarı diye türkü söylerse anlamsız olur.

Zencilerin hayat tarzı sonucu ortaya çıkan bir müzigin, annesinin adı müzeyyen babasının adı kemal olan ve baglarbaşında yaşayan bir herif tarafından söylenmesi de bi o kadar saçmadır. (böyle bir rapçi yok, örnek veriyorum)

yolun basindayken dur hiç dinleme.

teşekkürler arkadaşlar.samfisher neden öyle dedin?

rap (pek iyi) bir müzik türü degildir rapçiler daha da beterdir o bakimdan :)

Başlık çok eksi ama yine de cevap vermek istedim. Birisi Eminem için demiş ki ''Gangsta Rapçi'' Oha diyorum. Yuh diyorum. Gangsta rap'i bitirerek rap müziğine çağ atlatmış bir insan kendisi. O yüzden pek sevmem kendisini.

Gay melodisi nasıl bir şey onu da tam anlamadım ama olsun :D Son zamanlarda rap denilen şeylerin rap ile alakası yok. Ne olduğu belli değil. Trap midir nedir artık ne diyorlarsa desinler. En azından rap değil.

www.wehkamp.nl

oradan alacağın ps3'ün garantisini kullanamayacaksın büyük ihtimalle. bu durumda fiyat karşılaştırmasını burada satılan garantisi olmayan (kaçak) modellerle yapmalısın. yanlış hatırlamıyorsam 650 tl ye garantisiz sıfır ps3 bulabiliyorsun piyasada. arada çok büyük fiyat farkı olmuyor. bir düşün derim.

www.sonystyle.nl
www.amazon.de de gonderir herhalde

yağmurla silinip gidiyor zamanla.
arabanın üstünden bir sıvıyla silerek çıkarıyorlar, duvarda yarar mı bilmem.

gazyağı ile silinebiliyor sanırım. daha önce bir araba üzerinde uygulamıştık, çıkarıyordu. duvardaki pürüz oranına bağlı çıkması.

baska bir ulkenin (en azindan bir avrupa ulkesinin) ha deyince oturma izni/calisma izni ya da vatandaslik vermemesinden kaynaklaniyor benim adima.

assert benim yerime söylemiş zaten.

bi ülke dese ki gel burada yaşa siktir et türkiye'yi. eyvallah der giderim.

parası olana güzel aslında. izmir'den al bi yazlık oraya yerleş, mis.

Bir şeylerin düzelebileceğine umut etmek. Kafası çalışan herkes kaçtığı için memleket bu halde zaten. Korkaklar gibi kaçmayıp mücadele edin. Mustafa Kemal ve arkadaşları da dün "bana ne ya, ben çorbama bakarım avrupa'ma kaçarım" deseydi bugün bu kadarına bile ulaşamazdık.

Ne güzel demiş güzel insan;

"Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?"

Devrimler inanan insanlarla yapılır, gitmek isteyene kapı açık...

gecen avrupa kupasindaki efsane maclar bile tek basina yeterlidir. neydi o oyle anasini satayim. hala camdan ates ediyorum umarsizca.
saka bi yana herseyin uc noktalarini barindiran, duragan olmayan insanlardan mutevellit bir ulke olmasidir.
iyi seyler de, kotu seyler de hep uc noktalarda olur burda. her sabah yeni bir hareketli gundem baslar.
5 saat once yabanci heyetin konusmasini agzi acik dinledigi profesorun aksamki akraba dugununde sapitip otel havuzunda islak kolbasti dansini icra edebilmesidir.
hicbirseye sasirmamayi ogrenmektir benim acimdan cekici kilan.

sözlükte bi entry okumuştum. "Ne kadar tırt bi ülkede yaşadığımızı anlamamız için 10 dk haberleri izlemek yeterlidir" diyordu. Ne zaman haberleri izlesem bu entry gelir aklıma sonra sizin sorduğunuz soruyu sorarım kendime ve cevap da assert h nin söyledikleridir.
evet.

insan doğduğu yerden kopamaz. işte bu yüzden. ne olursa olsun yine de doğduğun yer. kan bağımı diyim, insanlık iç güdüsü mü diyim, ne diyim bilmiyorum ama böyle. öğrenci olduğum Ankaradan memlekete gidince bile tuhaf oluyorum. güven duygusu olabilir bu ya da yalnızlık korkusu olabilir psikolojik açıdan incelemek gerekir ama özünde bu

@maresal_jedi

ben senin dediğini amerika'da da yaşadım. gezmek için gittiğim başka bir şehirden 3 ay yaşadığım bir şehre dönünce kendimi güvende hissettim. sordum herkes de öyle hissediyormuş. yani o dediğin her yerde olabiliyor.

Sizin vatana toprağa bağlılığınız yokmuş demek ki gömlek değişmeye benzemez bu

aidiyet duygusundandır. biz birbirimizden kopamayız. başka yerlere de gitsen bir parçan sürekli buraya ait kalacak...

ister kabul et ister etme.

yurtdışından belki yazanlar olacaktır...

daha mı yüksek?

img527.imageshack.us

@ dambil
e sen süper bi insanmışın yav. nerden buldun acaba bide bi çay kahve ısmarlamak isterim uzak değilsen bi ara:)

zara'nın geçen seneki t-shirtlerinden bi tanesinde bu desen vardı..

@ kreider
bende de o mevcut ama eskidi yeni yaptırmak istiyorum.

@iyilik yap pitbull dambil reverse image search ile bulmus. www.tineye.com

Süresi bir yıl, ilk altı ayı mahkemelerde, ikinci altı ayı hukuk bürosunda. Mahkemelerde haftanın belli günleri oluyor sanırım, diğer günler büroda geçiyor ilk altı ayda da. İkinci altı ayda duruşmalara girilebiliyor. Benim gördüğüm tam gün oluyor, part time yapan görmedim.

barobirlik.org.tr'ye bakınız.

1 yıl sürer, ilk 6 ay adliye, ikinci 6 ay avukat yanı stajıdır. adliye stajın öğleden önce biter, avukat yanı stajı genelde tam gün olur. fakat bu 12 ayın nasıl geçeceği sana kalmıştır.

ikinci altı ayında, bir avukat bulup yanında staj yapıyomuş gibi gösterenler de oluyor.
sınav mınav düşünüyosan eğer.

ilk 6 ayda bazı mahkemeler zorunlu kılabiliyor.genelde haftada 1 gelip imza atmak bile yeterli olabiliyor. Avukat yanında ise avukatın durumuna kalmış.avukat yanında ise ;eğer ufakta olsa bir maaş istiyorsanız cumartesileri bile unutun.uzun mesaileri ve ekstra getir götür işleri de dahildir buna.
anladığım kadarı ile kendiniz için sormuyorsunuz.muhakkak her gün gitmeye çalışsın.avukat stajını da icra ağırlıklı olmayan bir büroda yapsın.unutmayın avukatlık mezun olduktan sonra öğrenilen bir meslektir. okulda sadece teorik kısmını öğrenirsiniz.

(bkz: taken)

gal var gerçi aksiyon yok tam anlamıyla ama gerçek bir hikaye derin devlet işleri ile ilgili.

bir de the departed var, ajanlı aksiyon.

(bkz: international)

(bkz: g.i. joe)

spy game
güzeldir...

(bkz: enemy of the state)

benim de bir ara ilgim vardı. hatta almaya çok yaklaşmıştım. dolayısıyla bayağı da bir araştırma yapmıştım.

öncelikle ot yiyor bu dallamalar. marul, havuç vs. beslemek konusunda pek dert yok. ama ısı ayarlı termostatlar, uv filtreler falan lazım işte o da maliyet konusunu arttıran bir etmen.
bir de teraryum için geniş bir şey seçmek lazım. lakin büyüdükçe boyları 1 metreyi geçiyor bu zamazingoların. çoğu zaman sabit duran hayvanlar olduğundan eğlence konusunda ne sağlar bilemem. ama karizmatik duruyorlar. omza papağan gibi kondurup evin içinde takılmak mümkün.
fakat eğitmek gibi bir şey mümkün değil sanırım. anca her gün yemini suyunu vererek kucağına, omzuna almaya alıştırabiliyorsun işte. sana alışmamışsa ve tehdit altında hissederse de kol gibi bırakıyormuş kuyruğunu orta yere.
sinirlendiğinde de kuyruğunu kırbaç gibi kullanıyormuş. büyük boylara ulaştığında ciddi ciddi can acıtabiliyormuş bu kuyruk olayı.
bi de o dönemde izleidğim bi programda söylemişlerdi; tırnaklarının da kesilmesi gerekiyormuş ve iyi bakıldığı takdirde yaşlandığında böbrek yetmezliğinden de ölüyorlarmış genelde.

beslemesi çok ama çok ciddi sorundur. sürüngenlerle ilgili web sayfalarından ne kadar zor olduğunu öğrenebilirsiniz. gerçekten tavsiye etmiyorum.

sahibini tanır, yabancıya saldırır diye bir bilgi kalmış aklımın bir köşesinde.
tasma takıp gezdirildiği bir foto hatırladım yine.
hayal ürünü veya karıştırma da olabilir az bir oranla.

bence bir insan biraz da karşındakini eleştirmeden önce aynada bir kendisine bakmalı. kesinlikle kızların çok çok güzelsin safsatasına inanmayın bence, tamamen yalan ve sizi kırmamak için söylüyorlar. sonuçta mesela 90 küsür kilo kız arkadaşımıza biz de aslında şişman durmuyorsun giydiklerin kapatıyor diyoruz. senin arkadaşların da kibarlık olsun istiyor olabilirler. ayrıca bir kadının bir kadına bakışıyla bir erkeğin bakışı aynı değildir, samimi olduğunuz eski sevgililerinizin görüşlerini düşünün bence. artı sürekli kot pantolon, kazak, bot üçlüsü çok antipatik ve paçoz. dağınık bence o yaş grubu için. hani liseli, üniversiteli olsanız bir nebze. bence biraz daha kendi seviyenizdeki erkeklere ilgi gösterirseniz sizin için daha hayırlı olur, hem yaş hem dış güzellik olarak pek manken kıvamındaki erkeklerin ilk bakacağı kız olacağınızı sanmıyorum. sonuçta erkekler ne kadar doğal güzellik dese de, tamamen fason. hiçbir erkek de görmedim ki birlikte oturulurken makyajsız dağınık saçlı falan birine baksın, en çirkini dahi süslü püslü makyajlı, barbie bebek konseptli kızlara bakar. bence imkan olarak da kota, bota harcadığınız parayla ufaktan yenilikler yapın, kot alacaksanız skinny falan alın, botunuz yerine çizme, topuklu bot vs tercih edin imkansızlık bence geçerli değil bu hususta bir tane alıyorsanız yine bir tane ama farklı tarzda edinebilirsiniz. bu herkesin size bakışını değiştirir bence.

@ilse: kiz arkadaslar konusunda haklisiniz, ama beni tanimayan, rastgele karsilasmis erkek-bayan farketmez, insanlardan da ayni methiyeleri duydum- gecmisteki erkek arkadaslarima gore dunyanin en guzeliydim, ne kadar ciddiye alinir bilemiyorum...Samimi olduguna inandigim bir cok gorus varken durumun bu hal olmasi zaten temel sorun. Bir erkegin kaplamaya bu kadar ciddi deger yuklemesini kabullenmemem, kabul edememem...Cizmeyle de sevisilmez ki, silikon katkili sutyenler cikinca ne gorecekler merak etmiyor mu erkekler?

sağda solda biseksüel olduğunu ima et. faydasını göreceksin.

kot kazak bota fazla takma.yeri geldiğinde sende giyersin onları(yerine göre tabiiki).ama senin tam ne beklediğini anlamadım ??!

mali durumun ne olursa olsun,kıyafet (ve saç%50) herşey.başkasının fikrini almadan içinde mutlu olacağın sade ve şık bir kıyafet kendine beğen.pahalı marka olsun önemli değil ama sadece bir tane elinde bulunsun derim.gardrop oluşturmaya gerek yok.kadınlar bizlere göre daha şanslı giyim konusunda (ucuzluk ve çeşit için söylüyorum)

ilişkilerde ise herşey sende bitiyor.hoşlandığın kişilere samimi ol ve mükkemmeli arama(yoksa kadın/erkek bir anda antipati kazanırsın).erkek bir vakitten sonra seçebilir.kararlarına saygı duymalısın.

mesajınızda ne yazmış olursanız olun, her cümlenizin altında gizli egoist yatıyor. bence önce onu törpülemeye bakın. erkek doğal "güzellik" kadar doğal kişiliğe de bakar. hakaret olarak algılamayın, objektif görüşüm.

ayrıca biz güzeli değil seksiyi severiz. arada büyük fark var.

eğer amacınız ortalama değil de o %80 in beğendiği pürüzsüz ciltli erkeği elde etmek ise, boşverin. %80'lik erkek elde edilmez, elde eder. piyasanın %80'ine siz de hakim olsanız, siz de köpek çekme taktiklerini yemezdiniz emin olun.

ne kadar yardımcı olur bilemiyorum ama bende 22 yaşında bir erkek olarak düşündüklerimi ve bildiklerimi paylaşayım.. erkekler genetik olarak kadında ilk güzelliğe bakar. bununda sebebi doğacak çocuğu için en uygun geni aramasından kaynaklanır. kadınlar ise yakışıklılık ve geniş omuzdan ziyade çocuğuma iyi bir yaşam sunabiliyim diyü erkeğin statüsü, gücü (yat,kat,para,şöhret vb) ile ilgilenir.

Örneğin okan bayulgen 1.6 boy ve düşük omuzla o kadar mankenle birliktelik yaşayabildiyse bu onun şöhreti ve toplumdaki yeri sayesindedir ve imkanı olduğu sürece hiçbir zaman çirkin bulduğu bir kadınla sırf ruhu güzel diye birliktelik kurmaz. Mümkünse hem ruh hem vücut güzelliğini aynı anda arar.. nitekim öyle birini buldu ve evlendi.. Malesef bunu doğanın kuralı olarak kabul etmemiz gerekiyor. (bkz: doğal seleksiyon)

Gelelim güzellik kavramına.. vücut güzelliği ve bakımı ilk etki için çok önemli evet. Yani bir erkeği kadına yaklaştıran en önemli faktör. Sonuçta sizde kavunu koklamadan önce görüp seçiyosunuz eğri büğrüyse koklamazsınız bile(kötü bir örnek oldu kabul ediyorum).. zurnanın zırt dediği yerde burası bence.. eğer saçım boyalıysa, tırnaklarım ojeliyse, ayağımda ugg varsa tamam çok güzelim başka bir şeye gerek yok tavrı.. kadınların önce kendini sex objesi olarak görmeyi bırakması gerekiyor bence. öbür türlü orgazm dan sonra şişme kadından bir farkı kalmıyor..

Demek istediğim kadının daha çekici olabilmesi için birazda erkeği hali-tavrıyla etkilemesi lazım.. ben mesela bir kadının saçını kulağının arkasına atma şeklinden etkilenebiliyorum veya gülüşünden, başım sıkıştığı zaman süprizleriyle ve tatlı diliyle omzumdan yük almasından.. ancak bu gibi farktörlerle desteklenen ilişki uzun sürebilir diye düşünüyorum..

Zaten belli bir zamandan sonra dünya güzelide olsanız erkeğin ilgisini oraya çekemiyorsunuz.. davranışlardan doğan eksiler güzelliği bastırmaya başlıyor.. (bkz: hülya avşar) kısacası birlikteliğin getirisi, götürüsünü geçince hakem maçı bitiriveriyor.

düüüt

umarım derdimi anlatabilmişimdir..

geniş omuzlu, pürüzsüz tenli, uzun boylu bir erkek olarak yazıyorum;
öncelikle kendini bayan diye adlandırmayan, kadın olduğunun bilincinde olup kendine güvenen (kesinlikle kendini beğenmiş değil) bireyler ister. fiziksel güzelliktense zekaya, kültüre önem verilmesini ister (hem kendi hem karşıdaki için). makyaj yapıp içinde binlerce ton olan doğal rengini bir boya tabakasıyla kapatmayan, kot pantolonla duru ve sade bir güzelliğe sahip olan kadınları ister.

yazdıklarınız göründüğü kadar yüzeysel ise, çekici ama boş erkeklerle sizi çok çok güzel bulan kadınlara hava atmak, kendileriyle yalnızca seks yapmak gibi niyetleriniz varsa dedikleriniz doğru tabi; erkekler mini etekli, dekolteli ve makyajlı kadınlar ister, seksini yapıp yenisini bulduğu anda bir kenara atar.

şimdi gördüm: "Bir erkegin kaplamaya bu kadar ciddi deger yuklemesini kabullenmemem, kabul edememem" yorum yapmıyorum, egoizmden biraz uzaklaştığınızda ikiyüzlülüğünüzü görürsünüz muhtemelen.

şunu anlamadım ben, her şeyi dış görünüşe bağlamışsınız. hayatta her şey güzellik değil ki. estetik ihtiyacı ve buna bağlı olarak seks de önemli bir gereksinim tamam ama hayatta her şey güzellik değil. okuyun edin ne bileyim sinemayla, sporla, tiyatroyla ilgilenin. kendinize ilgi alanlarınıza, kafanıza uyan karakterdeki kişiye göre birilerini bulmaya çalışın. yok güzel olayım, sevgilim güzel olsun, ikimiz de birbirimizi beğenelim falan bunlar kısa süreli zevkler için. bu kadar da ilişkiden bahsetmişsiniz ama. ne bileyim benim düşüncem bu en azından.

dikakt ettim de herseye dıs güzellik olarak bakmıssın..daha ordan kaybediyorsun, kayıpsa tabiii.

bence güzellik algısında hem sizde hem toplumda sorun var.

birinci olarak sizin isteğinizi ele alalım.
anladığım kadarıyla beğendiğiniz erkekler, "daş" ya da "taş" olarak tabir ettiğimiz tipler. ya elbette, hepimiz biret pit'i görünce "vay babanın kemiğine" diyoruz. bir imirzalıoğlu olsun vs beğendiğimiz insanlar ama ilişki yaşamaya gelince bir erkeğin güzel ya da yakışıklı olmasından daha önemli faktörler de giriyor devreye. bir kişinin sadece yakışıklı olması (önemli bir faktör olsa da) belirleyici olmuyor. hz muhammed, erkeğin güzelliği dilindedir demiş. Konuşması, sosyal statüsü, hayat tarzı, mali durumu, tahsili vs bunların hepsi ayrı ayrı bir rol oynuyor. siz tüm bunları es geçip, "ben çok yakışıklı bir adamla birlikte olacağım" diye bir hedef belirlerseniz kendinize sonuç hüsran olur. yanlış anlamayın, size böyle biriyle birlikte olamazsınız demiyorum, olabilirsiniz ama sonuç hüsran olur.

gelelim size. seksapel ya da kadınsılık kıyafet işi değildir. evet bizim kafalarımıza kazınmış kalıplar var. file çorap seksi olur, jartiyer şöyledir böyledir. ama bu kalıpların dışında insanlar da var. nasıl, çok şişman kadınlardan hoşlananlar varsa çok zayıf kadınlardan hoşlananlar da var. ama tabi günümüzde zayıflık pomplandığı için bunu güzellik kriteri olarak addediyoruz. bu kıyafetler için de geçerli. örneğin bir erkek eşofman giymiş kadınları da seksi bulabilir. örneğin ne zaman kot pantolon tişört giysem sevgilim deliriyor.

ama tabi sizin açınızdan bakarsak, siz kotla erkeksi olmayı ya da çirkin olmayı özdeşleştirmişsiniz. oysa dediğim gibi bu seksapel meselesi. üzerinde salaş bi kot ve ağzı kaymış bir tişörtle çok seksi olan kadınlar da var. bu biraz kendinizi nasıl hissettiğiniz ile ilgili.

eğer diyorsanız ki, kadınsı giyinmeden seksi hissetmeyeceğim. o zaman mali durum engelini aşmanın kolay yolları var. eğer istanbuldaysanız zaten çok şanslısınız. terkos, atlas, beyoğlu iş merkezi. buralarda üç otuz paralara elbiseler vs bulma şansınız var. eğer başka bir şehirdeyseniz, gidin adil ışık ya da collezione gibi bir mağazaya. alacağınız çok temel parçaları bir alın, deneyin kendinizi. bir kalem etek, bir tane dar beyaz gömlekbir siyah pantolon ve bir saten bluza bakar bu iş.

sıkmayın canınızı. rasyonel olun, kalıpları kırın.
daha iyi hissedeceksiniz.

Merhaba. Kesinlikle yanlış düşünüyorsunuz bence. Geçen başka bir duyuruda da bahsettim ve farkettim ki kadınlar hayatlarının herhangi bir evresinde kesinlikle "daha fazla süslenmeli miyim? daha fazla mı güzel gözükmeliyim?" şeklinde meraklara giriyorlar. Bu da genelde dişlerine göre bi' şey bulamadıklarında veya sıkıldıklarında oluyor :)

Yahu, biraz farklı uğraşlarla oyalanın, ne bileyim felsefeye verin kendinizi, ciddiyim, atıyorum tiyatro kurslarına gidin, bi' şeyler seyretmeye gidin. müzik falan yapmaya çalışın arada. siyasete verin kendinizi devrim kitapları okuyun :) kısaca beyniniz ne kadar derinlerde düşünmeye başlarsa, güzelliğe bakış açınızın ne kadar da dengesiz bir şey olduğunu görürsünüz. Belki size çok çok anlamsız gelecek, ki bence öyle.

Şahsen mesela barbie bebek gibi kızlardan nefret üstüne nefret ediyorum. İğrenç geliyorlar bana makyajlı kadınlar. Hatta kız arkadaşım bu aralar makyaj yapmaya başladı, makyaj dediğim de kalem mi ne sürüyor sadece, ama ben gerçekten nefret ediyorum bundan yahu. Yani dışarıdan herhangi bir boyayı surata sürünce nasıl güzel olduğunu düşünebilir insan? Bu kozmetik firmalarının son asırdaki başarısı değil de nedir? Aklı yerinde bir insan suratını boya içinde bıraktığında nasıl güzel olduğunu düşünür ve nasıl güzel bulunabilir? Bu tamamen insanın bakış açılarının körelmesi ve belli bir noktaya yoğunlaştırılması sonucu olmuş.

Ayrıca var olan güzelliğe diye bir şey yok ki. Güzellik herhalde en göreceli kavramlardan birisidir lugattaki. Sonuçta sizi beğenmesini istediğiniz kişinin de bakış açılarının törpülenmiş, saçmalanmış ve klişeleşmiş bir şey olmasını istiyorsanız, siz de süslenip makyaj yaparsınız, belki sizi bulan olur. Ben sanmasam da :)

Kolay gelsin.

muhtemelen karakterinizle ilgili bir sorun var ortada.

mesela sizin notunuz 8 olsun. 8 ve üstü adamlar da sizin beğeneceğiniz, iç geçireceğiniz adamlar. bu adam sizle tanışıyor, fiziksel olarak beğeniyor, ama biraz daha tanıyınca "bunla mı uğraşıcam ulan, bana kız mı yok" diyerek uzaklaşıyor.

ama 8den düşük notlu adamlar (sizin beğenmedikleriniz) kendi alım gücünün üstünde bir hatun bulduğu için seviniyor, karakterinizde olabilecek sorunları görmezden geliyor.

sen öylesini bulsan da senden daha güzeline kaçar o. veya sen daha güzelini buldun mu ona kaçarsın. kasma kendini fazla. kişilik problemlerin var muhtemelen. onlara yoğunlaş.

en başında belirteyim @kahvegibi'ye çok fazla katılıyorum :))

şimdi "seksapel", kadınlık denilen şey insanın içindedir. kıyafet, makyaj, dekolte, oje ile edinilmez, bunları yapmayınca da gitmez. sağlıklı bir kadın "kadın" gibi hisseder, kadın gibi davranır ve bu şekilde erkekleri cezbeder.

medyadaki klişelerden arınarak etrafınıza, gerçek hayata bakarsanız sade giyinen, pantalon giyinen, çirkin denilebilecek, epey kilosu olan bir sürü kadının gayet güzel ilişkileri ve evlilikleri olduğunu gözlemlersiniz.

o zaman bu erkekler dekolteye bakar, yatmak için kadın arar önyargısından çıkalım bir öncelikle. elbette erkekler de çeşitlidir, çeşitli amaçları vardır. arkadaş isteyen, sevgili isteyen, sadece yatacak kadın arayan, iki kalem boyaya kananlar vardır.

bir de insanın (özellikler kadınların) kendine bakması, güzel giyinmesi, makyaj yapması kötü bir şey değildir ki. siz bunları hep erkekleri kandırmak için yapılan şeyler olarak algılıyorsunuz. halbuki bakımlı ve kendine özen gösteren insan öncelikle kendisine saygısı olan, çevresine saygılı olan insandır.

öncelikle kafanızdaki klişeleri bir kırın, fiziksel görünüşün önceliğinden çıkın. siz bile bir erkekte manken özellikleri arıyormuşsunuz. buna epey güldüm.

benim istediklerimi "her kadın" ister demişsiniz ya. hayatta öyle fiziksel şeyler istemem. tamam eli yüzü düzgün olsun, yüzünde hoş bir ifade olsun bu yeterlidir. inşallah fiziksel özelliklerin değersiz olduğunu yiyeceğiniz kazıklarla öğrenmezsiniz diyebiliyorum ancak.

siz birlikte olmak istediğiniz erkeği, geniş omuzları, pürüzsüz teni vsvs ile tanımlamakta sakınca görmüyorsunuz da, erkeğin yanında daha gösterişli, daha bakımlı bir kız isteyebileceğine neden isyan ediyorsunuz ki.
o pürüzsüz tenli erkekler, pürüzsüz tenli kızlarla gemilere bindi gittiler ablacım, geçmiş olsun :)

öncelikle sex sales.

bir şekilde ilk bakışta artı puan kazanmak avantajdır. he içiniz boşsa bu öteye gitmez ama iyi bir paketleme en azından içinizi sunma şansı verir size. burdaki iç, karakter anlamında oluyor. bu seksi kıyafet de olur, şirin bir yüz de, tatlı ısırmalık bir yüz ifadesi de. hangisi varsa veya olabiliyorsa artık.
teknoloji devri, herşey hızlı. kimse maalesef dur lan bi tanıyalım, şimdi tiksindim ama belki iyi biridir demiyor, az der.

son olarak da; bilemem yeğen armudu soymadan içini bilemem.

erkekler ne ister değil de ben ne istiyorum olmuş biraz. aslında öyle dekolteymiş şaşaaymış o kadar önemli değil ama giyim tarzınız biraz soluk,cansız kalıyorsa onu değiştirebilirsiniz hanım dediğin biraz renkli olmalı, göze batmalı, günlük giyiminizden vazgeçmeye o kadar da gerek yok.ki dekolte giyerseniz mini etek falan hedef şaşırtıp abazan kesimin ilgisini kazanabilirsiniz. giyimden de önemlisi davranışınızı, duruşunuzu değiştirin. daha samimi (adamına göre), daha cilveli (ortalama bi bayan kadar,fazlası zarar), daha sevimli olun. ve de en önemlisi beklentilerinizi yüksek tutmayın, eğer bu mantaliteyle bakıyorsanız model gibi olcak falan unutmayın ki o kişi de sizi o şekilde değerlendirir.yetinmeyi bilin.tabi yanınızdaki adamı biblo gibi taşımayı düşünmüyorsanız...

karşı cinsten beklentilerini değiştirmelisin. ne zaman ki erkeklerin geniş omuz-pürüzsüz tenden ibaret olmadığını anlarsın o zaman daha iyi birlikteliklerin olur. bu kafayla ömür boyu sap kalırsın.

arkadaslar cok tesekkurler cevaplar icin. Sunu anliyorum: O zaman mobilya felan begenirken de en guzelini en sekillisini istemek kisilik bozuklugu...Akil, kultur, guzellik hepsi de bir ozellik. Sevgilim akilli olsun demek de kotu o zaman, en az guzel guzel degil gibi ayrim kadar. her ayrim kotu. Sorun suydu: Evet her seyi fiziksel guzellige bagliyorum, iliskilerin temelinde bu yatiyor, daha onceki iliskilerimde bunu yenmek istedigim icin basladi ve bittiler. Bahsettigim guruh harici kimseyi begenmiyorum ne kadar kulturlu akilli sevecen olursa olsun...Bu degismiyor, sorun bu. Ben de isterdim citayi dusurebilmek, ama yok. Aslinda soylenenlerin cogununu da daha once denedim, ama begendiklerimi kendime cekmekten baska bir cozum yok

"... arkadaslar cok tesekkurler cevaplar icin. Sunu anliyorum: O zaman mobilya felan begenirken de en guzelini en sekillisini istemek kisilik bozuklugu ..."

sonra "ben neden sevgili bulamıyorum"...

nargilecim, sen sorunu yanlis anlamissin, sevgili bulamiyor degil yazar, model gibi sevgili bulamiyor. Model gibi bir sevgili bulabilme cabasi icindeki bir sahsin da dis gorunume bictigi deger maximum olacak...Neden bu ikiyuzluluk? Neden bu asagilama cabasi? Insani esya yerine koymus aa aa aa lar

Siz de mi 2009'un bitmesini bekleyenlerdensiniz yeni bir baslangic yapmak adina? :)

Tavsiyem, onumuzdeki birkac gun cikip cilginlar gibi kosun kulaginizdaki walkman ile, solugunuz kesilircesine, yagmur camur demeden :)

Sonra evinize gelip dusunuzu alin ve kendinize guzel bir film secip izleyin, seratonin esliginde yavaasca uykuya dalacaksiniz. Ve ardindan zinde uyanilmis bir sabah...

(bkz: passiflora) diyesim var. Bitkisel oluşundan ötürü yan etki konusunda daha rahat olursunuz. Ama dozaj konusunda bir şey diyemiycem kimine 1 ölçek yetiyor kimine şişenin yarısı anca yetiyor.

anti depresan kullanmak istemeyişini takdir ediyorum kimse kullanmamalıya kadar götürebilirim. "eskiden antidepresan mı varmış" diyeceğim de cahil bi zorakilik için değil. sadece böyle bir opsiyonun var olduğunu bildiği için bunu kullanan insanların varlığını iddia etmem ucubik olmaz sanırım. kalkıp burada hayat dersi vermek haddime değil, biliyorum, nacizane cevabım şudur; onlar kadar mutlu olmak istediğin insanlardan ne eksiğin var, yahut neyi eksik yapıyorsun, neyi göremiyorsun? bunları iyicene düşün. bir de mutsuzluğun da insani ve bir hayat gerçeği olduğunu kabullenmek lazım. mutsuz olmak ile memnunsuz biri olmak arasında fark var. bence sık düşülen bi tuzak bu.

Bütün yanıtlar için teşekkür ederim. Sanırım biraz ütopik de bir şey istedim. Mutluluk hapı falan... Yok elbette böyle bir şey de, kısa vadede antidepresan kullanımıydı bi parça umudum. Passiflora ve diğer sakinleştiricilerin üzerimde pek işe yarayacağını sanmıyorum, ne yazık ki kolay kolay sarhoş bile olamayan bir bünyem vardır.

hayvan sevgin varsa yavru bir köpek al onu besle.
hem baska seylere zamanın kalmasın.
hem sonunda seni daima bir sekilde gulumsetecek, hayatındaki degerlerin on sıralarına yerlesecek bir arkadasin olsun.

Seve seve katılırım, üniversitedeyken de tecrübem olmuştu çok da sevmiştim. Ciddi ilgilenecek olursan ;

[email protected]

ben de yazmıştım ama uçmuş gitmiş :)

beni de sayın arkadaş.

amatör olarak 8-9 oyun sahnelemiş bir kişi olmamla birlikte yaz sonuna kadar yurtdisindayim, yetisirsem benide sayın.
yetisemezsem teknik ekipte yardımcı olurum.

sahne önü değilse de, sahne arkasında olmaktan mutluluk duyarım ben de.

ben de katılabilirim.

süper olur, sözlükten şey yapsak?

hımm evet ben de katılabilirim.

bende katılabilirim
[email protected]

ewt bende çok isterim ve bir tecrübesizim.
sözlükten daa ii olurdu ama...

cembirdek_@_hatmeyil

kedish ve gia iletişim bilgileriniz?

ışıkçı olurum

babilbaligi (et) gmail.com

"Önemli olan insanların bir tiyatro aşkı ile yanıp tutuşmaması..." derken, tiyatro tutkusu olmaması gerektiği mi söylenmek isteniyor? Burasını merak ettim.

Ben ilk ve son kez ortaokulda başrol oynadım, ben aslında büyük oyuncuyum. ama çekildim sahnelerden, gençlere bıraktım.

yahu bunun İstanbul versiyonunu yapan-eden olmaz mı acebağ? hani biz de şeyetsek...
bak özendik şimdi bi yerlerimiz şişicek:(

giamar87(et)gmail.com

aliscan ama benim baska mail adresim yok orijinali de yazmak istemiyorum buraya,
sen bi adres bıraksan ya da ben listedekilerden birine atayım o ulaştırsın olur mu?

kedish [email protected] a mail atabilirsin. ekşide yazarsan en optimist pesimist'e mesaj.

tamamen amatör [email protected]

ben de çok isterim çorbada tuzum olsun;

daylightisgone et hotmail.com

ehüğğğğvvv ama niye ankara?
istanbul dan gel-git de çok yazar

istanbul ayağını da istanbullu sözlükçüler yapar umarım :)

katilamam ama bu isi profesyonel yapan birisi olarak oyun, dekor, reji, egitim konularinda her turlu yardim edebilirim.

Sahne ihtiyacına ilişkin olarak ;

Öncelikle bi toplanıp potansiyel değerlendirmesi yapmak gerekir diye düşünüyorum. Şimdi bi lise müdürünün karşına "biz ekşiduyuruda tanıştık, henüz hiç bişey yok elimizde ama sahnenizi kullanabilirsek şahane şeyler yapıcaz" diye çıkarsak adam da doğal olarak "ne ayak lan bunlar?" diye düşünebilir. Öncelikle bi toplanmamız gerektiğini düşünüyorum. İnsanlar deneyimlerini anlatmalı, aramızda daha önce bu işi yapmış olanların tecrübeleri dinlenmeli ve eğer "evet, biz bu grupla yola çıkabiliriz" diyebiliyorsak her birimiz sonrasında sahne arayışı başlayabilir.

not : amacım yapıcı eleştiri yapmak, lütfen sert anlaşılmasın.
not2: ee hadi herkes fikrini paylaşsın

bu tabiki makul bir fikir, lakin şöyle bir sorun var, tanışıp yola çıkılmaya karar verilince de aynı sahne sorunu olacak. benim, sahne sorununu var derken sadece ilk buluşma için ortaya çıkan bir sorun değildi.

üniversite tiyatro kulupleriyle irtibata geçilip provalar için sahne ayarlanabilir.
illa oyunun sahneleneceği yerde olmasına gerek yok provaların, bir depoda bile olabildiğine şahit oldum.

sahne önünde veya arkasında seve seve katılırım.
[email protected]

Daha önce sahneye çıkmadım, bir tiyatro grubuna katılmadım. Yine de destek olmak, oynamak veya sahne arkasında yer almak isterim.

[email protected]

seveseve katılırım [email protected]

ben 6 lt. soktum kimsede poşette ne kadar içki var diye sormadı. viyanayı bilmiyorum ama esenboğa finlandiya'dan ucuz, moskova'dan pahalıydı.

geçen hafta kardeşim dubaiden geldi yanında 5 lt içki vardı sorun olmamış.

ankara daha pahalı istanbuldan.
istanbulda amsterdamdan pahalı. geçen hafta geldim.
çarşamba tekrar gidiyorum yurtdışına.değişen bişey olursa haber veririm ama bu yıllardır böyle. ya yurtdışı ya istanbuldan alın.
diğer önerim limiti doldurursanız başka shoplarda, ankaradakiler "olsun siz alın biz yardımcı oluruz" cümlelerini kurabiliyorlar. bizzat pasaport falan da buluyorlar.

vienna duty free si acik ara daha ucuz. jw black label burda 33 Euro ilen ben 20 auro ya aldim. cikolatalar falan da oyle. parfumlere bakmadim ama muhtemelen benzer durumlar gecerlidir. pasaporttan gecmeden yapin alisverisinizi, gecince pek magaza yok vienna havaalaninda.

limit yalnızca bir gün içinde tek bir pasaportun alabileceği miktarı belirliyor, o da 3 litre. yani giderken 3lt,dönerken 3lt alabilirsiniz. Olmadı viyanada supermarketlerden falan alıp bavula koymak suretiyle sınırsız da yanınızda getirebilirsiniz. soran olmuyor. ama duyt freelerden pasaportla alındığı için günlük 3lt kısıtlaması ortaya çıkıyor.

son olarak, duty freelerden ucuz yol, gittiğiniz ülkenin süpermarketleridir. o ülkenin duty freesinden dahi ucuza bulursunuz emin olun. bu yuzden isterseniz giderken bir fiyat araştırması yapın dutyde, sonra gittikten sonra markette sorun aynı içkiyi. duty daha ucuzsa(ki hiç sanmıyorum) dönüşte dutyden alırsınız.

Dikkat Dikkat! TR için içki sokma limiti 1 lt'ye inmiş. Ve eskisi gibi onla 2 yetmişlik falan da alamıyosun. (Geçen hafta Ankara DF'deki yetkilinin dediğine göre. Ben de anca 1lt lik bi viski alabildim) Ama limiti kalmış birine yamanıp öbür şişeyi ona aldırabilirsin ya da direk viyanadan getirecenç.

sanırım cinsel güç veren bir hap ve onun için kimse bişey yazmıyor.
30 cm penis, hatun kişiye zarar verir mi diye sorsanız ne yorumlar gelirdi:)

ievan polka diyesim var :)

böyle arapça olmaz olamaz :) az daha detay olsa, mesela eskiden ama ne kadar eskiden? sene kaç ya da kaçlı yıllar?

olsa olsa budur:)
(bkz: bumbum vampirin gulu gulu)

ya o fransızca bir şarkı quadral... gibi bir ismi vardı. onu da hatırlayan olur herhalde.

min el garaib'in dediği oualalaradime herhalde ama o da değil gibi. hiçbi tepki de gelmiyo zaten cevaplara. anlamadım.

(bkz: rachid taha)
(bkz: ya rayah)

tamally maak olabilir mi?

valla valla dayanamadım valla diye uygur kardeşlerin kolpasını yaptığı bir şarkıya benziyor. o kanaldan araştırın, türkçeden arapçasına ulaşırsınız.

tamam ya rayah doğru şarkı! :), teşekkürler habibiler.

Yeni Dünya.

"HhoHop! Attım gitti..."

Linguattic

dutchca
bi indirim yaparsınız artık.

lingua world

dutch it up :)

yurt avcılar'a yakın mıdır?

Tıbbi müdahaleye kadar geçici olarak su ve/veya süt vermeleri, içine de bir aspirini toz aline getirip karıştırmaları iyi olur diye düşünüyorum..

arkadaşlarınızdan biri köpecikle uyusun bu gece, oda sıcak olsa da o bebek olduğu için anne sıcaklığı gibi gelir ona. kendini daha iyi hisseder. korkusu ve üşümesi geçince de kendine gelicektir hemen :]

1,5 aylık kopek o kadar iser zaten. titriyorsa korkudan veya usudugu icindir.
bildigimiz inek sutu de kopegi ishal yapar abartıldıgında.abartmadan baska yiyeceklerle kombine edilse daha iyi olur.
anne sutu lazım oldugu için o bebeğe, daha başka yiyeceklere alışık değildir ondanekmek vs yemiyor olabilir. anne sutu gibi bi karısımlar oluyor veterinerlerde, ondan bulunsa mukemmel olur ki alması gereken besinleri de almıs olur. gerci sokak kopegi oldugundan kaderi malum ama yazdım iste:(

çok taze bir film, "funny people". adam sandler.

ancak sözlüğü okumadan izleyin çünkü bazı dangalaklar hiç gülmedik ne biçim film yazmış ancak bu film bir dramdır aslında. güzeldi. izleyin.

enteresan ve pek bilinmedik bir film olarak kabluey'i önerebilirim..

king of california'da çok güzeldir

edit: kabluey biraz duygusal komedi tarzı bu arada

duygusal film derken aşk filmlerini de içine alıyorsan "The Notebook" derim.

Çok büyük ihtimalle istediğiniz kategoriye girmiyor ama şiddetle (bkz: Green Street Hooligans) öneririm.

Ayrıca (bkz: My Sassy Girl), (bkz: vantage point) ile biraz eski ve bol oscarlı (bkz: English Patient), yeni ve bol oscarlı (bkz: Slumdog Millionaire) güzel filmlerdir.

(bkz: the reader)

eternal sunshine of the spotless mind
notebook

a moment to remember
oldboy

ve duygu yogun filmler olarak takashi miike, alısman zaman alır sabret.

the notebook'u izledimiştim zaten.ama teşekkür ederim yinede

(bkz: the straight story)

David Lynch ama çok straight hakkaten.

The Fall
www.imdb.com

ben en son duygu yoğunluğunu the painted veil filminde yaşadım. tavsiye ederim. naomi watts ve edward norton döktürmüş.

bende 12 den beri duzenli olarak yokluyorum ama yok. sabaha bir daha deneyecegim.

jacobsun o makine için satılan büyük pakette kahveleri var belki onlardan alıp aynı lezzeti tutturabilirsiniz. tabi onu nerden bulursunuz bilemiycem.

eve normal bir kahve makinası al 200 lira filan
jacobsun yeşil paketli filtre kahvelerinden al.
makinada demle.
yüzde 99 aynı tadı yakalarsın. biz en azından öyle yapıyoruz ev arkadaşımla.
bence olay filtre kahvelerinin şahane olmasında makinada değildir.

1- Kahveye nescafe demeyi bırakın. Nescafe uyduruk bir kahve markasıdır.
2- Kalitelicesinden bir french press (20-25 kaat) + bir kahve değirmeni (internette 35 kaat, eminönünden 22ye aldım geçen) + bütçenize göre çekirdek kahve (starbucks 13e satar 250 gramını, tchibo 6-7ye, baristasepeti.com kargoyla 20ye) alırsanız çok değişik lezetlere kavuşabilirsiniz.

www.redcoon.nl

oyle cok kahveden falan anlamam, anca finallerde sabahlarken icerdim.
bu makinelere cok rastliyorum hem sagda solda hem de satis amaciyla marketlerde. belki aradiginiz biseyler vardir.soldaki menuden bir alt bir ust yaparsaniz daha ucuzlari da cikiyor.

Arkadaslarin dedigi gibi hazir kahve olayindan uzaklasin. Bunun yerine French Press ile baslayip Moka Pot, ve sonrasinda makinaya gecis yapabilirsiniz. Hepsinin tadi ayri olacaktir. Sonra, sevdiginiz kahve aromasini vs. belirlersiniz...

Bu arada makina almadan once (gittiginiz yerlerde veya) arkadaslarda filan varsa, onlarinkinden biraz bilgi ve karsilastirma yapabilirsiniz. FP ve MP omur boyu (oha!) kullanilacak seyler, o yuzden iyisini alirsiniz hem o kadar da aman aman pahali degil!

[ Not: Kahve sevmiyorum! ]

French Press alın öncelikle ve aromalı güzel bir kahve. Schlotzsky's, güzel bir cafe olmanın yanında, çekirdek veya çekilmiş, pek çok güzel kahveyi satın alabileceğiniz bir yer aynı zamanda.

leon. sıfır alfa romeo alıp servisten çıkamayan bir arkadaşım var. ayrıca leon ikinci elde çok daha tutuluyor, zarar etmezsiniz.

ben de leonu çok beğeniyorum. alfa romeo biraz böyle üniversiteye yeni başlamış, baba parası yiyen ergen arabası modeli gibi geliyo. ama tabiki önyargı kötü bi'şey.

kahvegibi, yorumuna bayıldım :) alfa cocukluk hayalimdi benim, leon ise son zamanlarda hayalimi süslemeye başlamıştı. iş ciddiye binip almaya gelince kararsız kaldım napacağımıda hiç bilmiyorum ;)

bence de kesinlikle leon! siyah hem de! etkileyici bi araba leon. çok fazla beğenmeyen görmedim. bir tek yedek parça hususunda soru işareti bırakıyor ama alfa romeo da çok farklı diil bu konuda bu yüzden kesinlikle leon derim ben.

Bu arada duyuru numaranız da yakıyor :)

eger daha once kullanmadiysaniz; ikisinin de test surusune katilin. mutlaka biri one cikacaktir. sirf uzaktan bakarak karar vermeyin sakin.

bence alfa.. sırf kafan karışsın diye söylüyorum, herkes leon demiş..
madem çocukluk hayalin alfa, al ve gerçekleştir çocukluk hayalini.. yedek parçaymış, ikinci eldeki değeriymiş, bunlar boş şeyler hocam.. 60 yaşına geldiğinde bunları umursamayacaksın bile, keşke alfa alsaydım diyeceksin.

alfa çocukluk hayalinse onun basit bi modelini al zevkini çıkar, içinde ukte kalmasın derim :) basit modelini al çünkü hepsi birbirine benziyor bence. sonra hevesini alınca sat onu leon al. bu da farklı bi bakış açısı

alfa romeo ile seat karşılaştırılmaz bile.
alfanın da seatın da yedek parçası pahalı olmasına rağmen alfa daha pahalıdır.
uzun yıllar kullanacaksanız,gidin bir alfa alın.satarken değer düşer epey.
kahvegibi gibi bir benzetme gerekirse; bence seat daha üst modellere çıkamamış olanlara hitap eden çakal arabasıdır.( böyle orjinal spor modifiyeli alanlar için enazından).
alfa romeo ise belli bir tarzı olanın arabasıdır.
bmw 1 veya audi a3 gibi de değildir, başkadır.birinden görerek alınan, özenilen araba değildir. siz istediğiniz beğendiğiniz için alırsınız onu.
alın:)

bir alfa kullanın motor sesini duyun sonra bakalım leona bakıyomusunuz. alfa özel bir arabadır. arada kalınıp alınmaz zaten.

Darılma gücenme yok ama kendi ismini yanlış yazan adama 100 küsür euro ceza az bile. :|

Daha önce benim başıma da geldi ama ordaki hatunun yaptığı bir hataydı kimse de ses cıkarmadı.

bir sey olmaz 1 harften. bosuna para vermeyin.
biryerimden degil 2 benzer tecrubemden konusuyorum.

ben 5 harfe kadar tolerans var diye biliyorum. uçak bileti satan herhangi br acentadan öğrenme şansınız vardır mutlaka. ordan edindiğiniz bilgileri kullanırsanız firmaya karşı eliniz güçlenir.

Ben thy de çalışmıştım. 3 harfe kadar toleransı vardı. Yurtiçinde hiç bir problem çıkmıyordu. Yurtdışı da idare ediliyordu genelde. Ama RyanAir de aynı şey geçerli mi bilemem. Ama şansımı denerdim ben olsam.

fark ederlerse de ekstra kişinin parasını isterler. fark etmemelerinin olasılığı çok düşük diye tahmin ediyorum..

5 yıldızlı otelde bir geceliğine o şekil kaldım, yemeğinden saunasına onlarca imkanından faydalandım ve kimsenin ruhu duymadı.

resepsiyondaki kisilerin mesai degisim saatine denk getir arkadasinin otele girisini, hic bi sey olmaz. ruhlari duymaz. de ki resepsiyondakilar aksam 7 de gidiyor yerlerine gececiler geliyor, aksam 6 gibi sen odandan assagiya in arkadasinla barda bulus 1-2 biseyler icin falan yani. ortama guven verin yeter.

otel büyük ise kimse sallamaz. küçük ise çok zor.

fark etme olasıgının dusuk oldugunu dusunuyorum.
1 hafta kamp kuracaksan yapma ama 1-2 gunden bısey olmaz.
tek kisilik oda tutup, bir sekılde gece cıft olunca hic sorun yasayanı duymadıgımdan yola cıktım.

1) katlarda güvenlik kameraları var mı? bavul ya da çantayla giderse dikkat çeker.
2) housekeeping hergün resepsiyona oda uyuşmazlık raporu veriyor, yani yatak, havlu vs. kaç kişilik kullanılmış, odada kaç kişi kalıyor kontrol ediliyor. ona göre davranın.
3) en kötü ihtimalle kalan 2. kişi için ek ücret talep ederler, o da ne kadar tutar bilmem.

crowne plaza gibi kocaman bi otelde kimse bunu farketmez gibi geldi banada..

kahvaltıya yada restauranta inmediğin vakit kimsenin ruhu duymaz.resepsiyonistler 3-4 vardiya çalışır.her defasında farklı birine denk gelirsen at bile koşturursun.

(bkz: sex on the beach)

herhangi bir sert içkiyi fondip yapması için gaza getirin :)

İçmeden önce zeytinyağı yutuyor olabilir mi?

%45 uzeri olanlardan getirin. absinthe, ev yapimi raki vb.. olur. icmeden once de yagli bir sey yedirmeyin. sonra "olm uc saniyede carpti ahah" diye dalga gecersiniz..

ac karna icirin.

absinthe ya da white russian ( hızlı hızlı kafaya dikicek yalnız )

ya komaya girerse? bizim de oyle arkadas vardi. izbandut gibiydi. birkac kadeh viski icmis, sonra da bir sise absinth'i kafaya dikmisti. yere kapaklandi sonra, hastaneye zor yetistirdiler. cok eglenceli di mi...

aç karnına 3 bardak
(bkz: #2633218)

boğma rakı kendisini çökertmeye yetecektir. Arkadaşınız adanalı ise bu içkiden de etkilenmeyebilir...

yarım bardak bira, içine bir yemek kaşığı dormicum. size bütün sırlarını anlatacaktır.

bence direk kafasına sıkın.

viski, vodka, redbull. sağlık sorunları varsa sorumluluk kabul etmem.

Bira içsin, üstüne 1 şişe şarap içsin, kapanışı da tekila yahut viski ile yapsın. Görelim bakalım ne oluyor. Kombinasyon değişebilir de, 3 çeşit alkollü içecek içirmeye bakın.

viskiyle bardak falan yıkayıp mundar etmeyin viskiyi. divit'in dediği doğru, gözümün önünde 2 litre votka içen arkadaşım var bu inat yüzünden, bana mısın demiyor bazıları. sonra yürüyerek acile götürdüm adamı midesini yıkasınlar diye. bünye meselesi herkes sarhoş olamıyor. bence karaktersiz bir tipmiş yalnız eleman, aranıza mesafe koyun gitsin.

bana da pek etki etmiyor alkol, o yüzden bırakacağım galiba hatta. :) bedeni ya da zihni yorgunken alkol alırsa uykusu gelir. saçmalamasını beklerseniz çok beklersiniz. ben hayatımda ilk kez rakı içtiğimde (yarım yetmişlik, genceciktim) benim sarhoş olduğumu düşünen elemanlara sarhoş taklidi yaparak epey eğlenmiştim. farklı yollar midesini bulandırır kusturur, ya da uykusunu getirir. zihnini bulanıklaştırmak çok zor. (şimdiye dek bir kez bile sarhoştum hatırlamıyorum durumu olmadı bende)

şöyle bol kimyalı bi long island iced tea de iyi gider. içimi hafif diye yüklenir. sonrak küüüt. bi de kimi insanın normali çakır keyif gibi olabiliyor. arkadaşınız da sanırım öyle. onlar içse bile pek değişiklik göstermiyor, normalleri bu. :P

yok böyle bişey.herkes sarhoş olur..karıştırısan daha çabuk sarhoş olrusun..

böyle yerlere gidip de prim yapmalarını ve daha fazlasının açılmasını teşvik etmeyin lütfen. zavallı yunusların berbat koşullarda tutulup, özgürlüklerinin kısıtlanması hiç hoş bir şey değil.

sizin icin guzeldir de yunus icin bok gibidir tahminen. ve siz 150 ytl gibi rakamlar verdikce bu boktanlik devam edecek. 40 lira verip, abinizle kardesinilze yuzun. sakadan bogmaya calisin, bacak arasindan gecin.

üçlü priz ya da laptop adaptörüne neden erişimi var ki bu hayvancağızın? tuvalet eğitiminde ana kural köpeğin alanını kısıtlı tutmaktır. koridor gibi bir yerde başlayın. küçük tuvalet varsa sürekli oraya götürün mesela gazete kağıdı üstüne falan yapsın. sonra alanı koridora doğru büyütün. koridora yaparsa kızın kendisine anlayacaktır. ama bütün evi bir anda alanı haline getirirseniz işiniz zor öğrenemez. bunda uzmanlaşınca bir süre sonra zaten çişini söylemeye başlayacak ve dışarı falan çıkmak isteyecek. sonuçta köpek eve çiş yapmamalı. kedi gibi değildir.

8 hafta erken biraz. sabır :)

yaklasik 6aya kadar kaslari guclenmedigi icin cis tutma ozellikleri pek olmuyor kopeciklerin :)
sadece dogru yere yapmasini ogretebilirsiniz ev icinde, o da bu hastalar icin satilan yatak koruyucu pedlerden alabilirsiniz -migros tansas gibi marketlerde satiliyor canbebenin mor renk paketli bir urunu var mesela bizim kullandigimiz-.
bu bezi istediginiz yere serdikten sonra kopeginiz cisini istemediginiz yere yaparken hafif yuksek bir ses tonuyla hayır diye bagirip(cok da korkutmadan ama kizdiginizi belli edercesine) cisini yaparken tutup kopeginizi bezin uzerine koyup aferin buraya diye yumusak bir ses tonuyla severseniz, bu islemi her cis yaparken yakaladiginizda yaparsaniz kisa surede o bezin uzerine yapmasi gerektigini ogrenecektir.
Anlatabilmisimdir umarim :) bizimki(labrador retriever) boyle cozmustu.

yahu 8 haftalık hayvan daha bebek. nasıl tuvaletini hemen öğrenmesini beklersiniz yapmayın. köpekler 2.5 aylık olmadan annesinin yanından alınmamalı aslında. ki ilk tuvalet terbiyesini annesi öğretsin, böylece uyudukları sahiplendikleri yerlere tuvalet yapmazlar. siz biraz erken almışsınız köpeği. ama sabredin ona kızmayın. ödüllendirme yoluna gidin. ödüllendirme bir köpek için çok önemlidir. istediğiniz yere götürün. oraya yapınca ödül verin. 4 aylık olmadan da iç açıcı bir performans beklemeyin. tek başınıza halledemiyorsanız, serbest olarak çalışan köpek eğitmenlerinden yardım alabilirsiniz.

(bkz: kafes egitimi)

benimde yaklaşık 11 haftalık bir golden ım var erkek ve yaklaşık 1 aydır tuvalet eğitimini almış durumda.gazeteyle poposuna vurmak dahil herşeyi denedik başta ama beceremedik.işin formülünü peynirle bulduk.evet bildiğin peynir.çişini yapması için balkonda baya gazete serdik önce.çişini her gazeteye yaptığında kibrit çöpünün ucu kadar damağına koyduk.bayılıyo peynire.çişini başka yere yaptığında ise eğer hemen yakalarsanız çişini koklatıp gazetenin üstüne bıraktık.yalnız çişini koklattık diyorum burnunu sokmadık.zamanla gazeteleri azalttık ve şimdi srunumuz bitti.artık dışarıda tuvalet eğitimine geçtik :)darısı sizin başınıza.

8 haftlık, hem de golden retriever... tuvaleti öğrenmiş olmasını bekliyorsunuz. acınızı paylaşıyor ve ayıp olmasın diye gülmüyorum.

köpekler az çok çişinin geldiğini belli ederler. yerleri koklayarak deli gibi dolanmaya başlarlar. öyle yaptığı zaman, yada yapmaya başlamış olsa bile, çişini nereye yapmasını istiyorsanız oraya götürün.
bir kağıt yada gazeteye onun çiş kokusunu bulaştırın. bunun için daha önce çiş yaptığı yeri o gazete/kağıt parçasıyla silmeniz gerekebilir. köpeğin nereye çiş yapmasını istiyorsanız o kağıdı oraya koyun ve kokuyu algılaması için koklatın, gerekirse elinizle kafasını bastırın, incitmeden tabi hayvanı, yoksa korkar. kendi çiş kokusunu alınca alışır ve zamanla hep oraya gider. tabi daha önce çiş yaptığı yerleri iyice temizlemen gerek, yoksa oralardaki kokuyu alır ve oraya yapar. bi arkadaşım çişli yeri sildikten sonra karabiber dökerdi, çiş kokusunu bastırsın dye. ama karabiber benim bildiğim kadarıyla, koku alma yeteneğini öldürüyor hayvanın. uyuşturucu köpeklerine karşı zulaları karabiberle doldururlarmış, köpekler kokuyu alamasın diye. bence bol deterjanlı bir temizlik maddesiyle iyice, bastıra bastıra silmek yeterlidir. önlem olarak, hala havalar sıcakken yerdeki halı, kilim nevaleyi kaldırabilirsiniz bir süreliğine, temizlik derdi olmaz hiç değilse.
yanlış yere çişini yaparken azarlayıp, hafifçe vurmak etkili bir yöntemdir, çok zorlamamak şartıyla. hatta biçok kişi bir gazeteyi rulo yapıp hafifçe burnuna veya poposuna vurur. yalnız azarın ve vurmanın dozunu kaçırırsanız, sizi her gördüğünde kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırıp, saklanacak yer arayan pısırık bir köpeğiniz olur.

golden konusunda çok şanslınız, en kolay eğitilebilir köpeklerden biridir.

gazetelerden tuvalet yapın ona, birkaç gazeteyi üst üste koyup ulaşabileceği hemen her köşeye koyun bunlardan. patilerine yumuşak gelen yerlere işemeye meyilli olduklarından gazeteleri sevebilir. isterseniz balkona falan alıştırabilirsiniz. günde 4 5 defa düzenli aralıklarla balkona çıkarın, tuvaletini yapmadan da içeriye almayın. benim köpeğim tuvaleti gelince balkon kapısına giderdi. dışarı çıkarabiliyorsak çıkararırdık, olmadı çıkaramıyorsak evin içine yapmamış olurdu, büyüyünde zaten düzene girecektir, küçükken zor biraz kolay gelsin, bi de elinizle vurmayın poposuna gazeteyi falan rulo yapıp falan vurun hafifçe, canını siz yakmamış olursunuz, gazeteyi görünce zaten anlar bi yanlış yaptığını:( evdekilere de bol bol büyümüş halinin videolarını falan izletirdim ben olsam bakın ne kadar sevimli ve oyuncu olacak diye:)

kafes kullanın.en etkili çiş eğitimi bu şekilde verilir.arada bi kafesten çıkarıp gazete kağıtlarına, balkona vs. işetir,dolaştırırsınız. sonra tekrar kafese. (bunu petshoptan almadığınız köpeğinizin yattığı yere işemediğini varsayıyorum)
onun dışında 2-3 aylık köpeği 10 saat de gezdirseniz eve gelince bir müddet sonra çişi gelir. 6 ayı geçene kadar tam bir gezdirme düzenine yetecek kadar bekleyemeyecktir işemek için.sadece gazete kağıdına işetmek bu açıdan önemli. işeyeceği zaman sağı solu koklar, hemen yapışıp gazeteye götürün.

-elinizle falan bastırmayın kafasına çişe, bir bok anlamaz bundan zira.

eski çalıştığım yerde golden vardı ona işemesi gereken yeri şu şekilde öğretmişler.
gereken malzemeler: bi tane içi boş plastik su şişesi ve şişeyi salladığınızda ses çıkarması için herhangi şişeye sığabiliecek bir şey(bir avuç mercimek, iki üç çakıl taşı, bir avuç fasulye vb.)
tuvaletini yapmasını istemediğiniz yere çişini yaptıgında, şişeyle yere vurun ve biraz sesinizi yükseltin, sonra da yapması gereken yere gidip(köpeği de oraya götürüp tabi) şişeyi tekrar oraya vurun ve orayı yapması gerektiğini söyleyin.

çok mantıklı gelmese de bunu düzenli olarak yapınca anlıyorlarmış.

her sahurda yemekten sonra dişleri fırçalamak işe yarar.

çok yakınında bulunmadığın sürece sana bir rahatsızlığı olmaz. bence sen onlardan bir adım uzakta dur.
haa diş doktoru önerebilirsin eğer dişlerinde problem varsa. ya da ağızı mininun seviyede kokutan yemeklerle sahur verebilirsin onlara. alışkanlık yapar ve onlar da aynı şeyi yer sahurda.

ben açıkçası 3-4 yıldır evden çıkmadan dişimi fırçalıyorum. Kimileri günah diyor, bazıları da birşey olmaz ben de fırçalıyorum diyor. Kendi adıma bunun orucu bozmayacağına inanıyorum, yine de macunu az kullanıp su yutmamaya çalışmakta fayda var.

ya aslında bu insanlar temizliklerine de dikkat ediyorlar ancak bir doktor arkadaşımın dediği genetik bir hastalık varmış nefes kokusu üzerine. tam bilmiyorum da hani hem oruç tutup hem de nefes kokusunu giderici bir şey almaları falan da mümkün değildir sanırım. ne bileyim ya bunun bi çözümü olmalı. gidip de nefesiniz rahatsız edici diyemiyorum sonuçta. off ya ne bileyim...

sahurda 4-5 tane freshies yutsunlar. ağız ve diş bakımıyla ilgili problemleri yoksa ve sigara içmiyorlarsa açlıktan oluşan koku engellenir gibi geliyor.

suyu yutmadan gün içinde aralıklarla ağızlarını çalkalayabilirler.

diş fırçalamak bence bozmaz. sonuça yorumlayabildiğimiz bir şey. düşünelim her beraber,

oruç tutmanın amacı ne? açın duygularını anlamak. ama bunu anlarken çevredeki insanları rahatsız etme gibi bir durum yaşanıyorsa diş fırçalansın o zaman. kendi terbiyeniz neden başkasına işkence olsun ki? fırçalamak yanlış değil bence..

Oruç tutanlara saygılı ol ve BERBAT bir koku diye tanımladığın kokuyu duymak istemiyorsan Oruçluların etraflarında gezinerek onları rahatsız etme !... (Acaba bunu anlayabilecek kapasitede misin merak ettim bak şimdi)

oruç tutarken ağız kokusunun en büyük nedeni sıvı kaybı nedeniyle tükrük üretiminin azalması ve ağızdaki bakterilerin yoğunluğunun artıp kokutmasıdır.

çözüm @ugandareisicumburu'nun dediği gibi bol bol ağız çalkalamak.

benim babam oruç tutar, dişlerini de fırçalar gün içinde, sonucta niyeti biraz macun yiyip doymak değil, ağız sağlığını korumak. ben de tutsam aynen öyle yapardım.
yok ağız kokusu tebrik sebebiymiş de cennetin kokusuymuş...oldu. soğudum valla herşeyden.

ben dişleri fırçalıyorum valla.
açlıktan ölecek olsam macunla doymazdım gibi bir düz mantıkla çıktığım yolda, yıllardır fırçalamaktayım. gerçi şimdi elmalı çilekli macunlar çıktı. benim dediğim colgate klasik:p
saçmalama ulan,macunla doymazmış diye gülenlere daha sağlam dayanakları olan dini bir açıklama da yapabileceğimi belirteyim.

2 gün öncemi neydi işte, kanalların birinin ana haber bülteninde söylendi, diş fırçalanmasının orucu bozduğu.. şahsen bu ramazana kadar bende hep fırçalardım. ama şimdi durup düşünür oldum.

Açlıktan nefesi kokmak denen bi olay var, naparsa yapsın insan oruç tutarken ağzı kokar.

Tam çözüm diil ama:

(bkz: misfak)

2 ay civarında düzenli olarak toplamda 4 ay kadar VG ile uğraştım.son bir ayımda HardLine Progainer kullandım (2 kilo civarında tükettim) 53 kilodan 56 kiloya kadar çıktım fakat 2 haftadır verdiğim ara yüzünden 55 kiloyum son durumda.Boyumsa 175.

Programa katılabilirim belki.Hali hazırda okul başlayınca da devam ettirmeyi düşündüğüm Max Ot programım var gerçi ama beslenmeyle ilgili bir programım yok.

ne yalan söyleyeyim ben! 180 boya 60 kilo yakışmıyor.

raysimenov(et)gmail.com a mail atıver olur mu?

ihtiyacım var.

[email protected]

bana da lütfen
[email protected]

eski programı arkadaşım, yeni programı kendim için [email protected] adresine mail atmanızı rica etsem?

eski program : (git: www.bodytr.com)

ben mi yanlış anladım bilmiyorum ama yeni program da henüz mevcut değil bu şekilde oluşturalacak ?

yamuluyor muyum ?

geek'im, ihtiyacım var. fakat disiplinsiz adamın tekiyim, öyle spor salonlarına filan gitmek uzun iş.

yandan yandan izlerim sizi. harekete geçersem feedback veririm +rep

Arkadaşlar buradaki bütün maillere haber vereceğim (yalnız mailleri açık yazmışsınız spam gelmesin düzeltiverin), Ramazan sonra başlamanın daha uygun olacağını düşünüyorum çünkü oruç tutan ya da tutmak isteyen (misal ben) arkadaşlar olacaktır.

Ramazanı formunuzu yitirmeden geçirmeye çalışın.

Yeni programı da yukarıda linki verilen eski program gibi yayınlamayı düşünüyorum. Daha iyi önerileriniz varsa lütfen söyleyin, elimizden bir şey geliyorsa daha iyi hale getiririz.

Bir de izole (konsantreye boşa para vermeyin) whey proteini, glutamin, kreatin, amino asit, casein, balık yağı tableti, multivitamin, için para ayarlayın. (Sen bir enkazsın programına girmeyip hiç spor yapmayanlar glutamin almayabilirler, kreatini de benim önerilerime uygun dozlarda daha az kullanacaklar.)

Yukarıda saydığım ek besinleri piyasadan daha düşük (istisnasız bütün sitelerden ve dükkanlardan) fiyatla program başlamadan satışa koyacağım. Ne kadar kâr edeceksin derseniz, hiç etmeyecektim ama o kadar emeğe karşılık asgari bir kârla satarım bu aramızda kalsın :-) Maksat sizlere yardımcı olabilmek, iyi niyetime inanmamak da serbestsiniz tabii ki. Zaten ben nelerin lazım olduğunu yazdım isteyen benim fiyatlarımı bekler ve aynı ürünlerin kaça satıldığını araştırır, isteyen başka yerden alır yani benden alıp almamanız zerre kadar önemli değil, siz spor yapın kaslanın kilolanın bu bana yeter.

@carnicero :-)
sen bir enkazsın programı evdeki imkanlarla yapılabilecek (koşu harici dışarı çıkmaya bile gerek yok) basit ve emin ol etkili bir program yani bunun gibi bir programa başlayabilirsin, istediğin kadar düzensiz yaşa, hareket etmemek seni daha da kötü hale getirir. İyisi mi edebiliyorken hareket etmen.

@nevrochaotica
Dikkat edersen ben weight gainer koyabilirdim ama koymadım çünkü bunları genelde israf olarak değerlendiriyorum ve çok özel durumlar harici kolay kolay önermiyorum. Bu programda beslenme ve dinlenme gibi konular hakkında da sizleri serbest bırakmayacak ve dediklerimi yapmanızı isteyeceğim. Beslenme konusunda sizleri görmediğim için size işte aynen bu dediğim bir rehber veremem ama ortalama değerleri yakalamanızı sağlayacak basit yöntemleri falan hep göstereceğim (sabah kalktığında kaç gram whey almalısın gibi)

İnternetten program yürütmek sanıldığından çok daha zor, genellikle kesin çizgiler koyamıyorsunuz ve bu nedenle herkes için AZAMİ yararı yakalama şansınız yok. Kör dövüşü. Sen bir enkazsın programını uygulayan aynı kilodaki insanlar bile kilo alır ya da kilo verir, bilemem. Belki de o program baızları için biçilmiş kaftan olur, bunu da bilemem. Herkesin vücut yapısı o kadar farklı ki, insan bunları bilmeden katı kurallar koyamıyor. Bu nedenle bütün insanlara hitap edebilecek ama aynı zamanda olabildiğince etkili bir program oluşturmak çok zor. Elimden gelenin en iyisini yapacağım tabii ki, azami yarar olmasa da yarar sağlayacağına kuşkum yok, Allah utandırmasın diyorum şimdiden.

bana da lütfen (:

paintov et hotmail.comm

çok ihtiyacım var hacı. hızır mısın sen :)

sakingitarist at hotmail.com

weider mega mass ile 1 ayda antremanla birlikte 6 kilo, ertesi ay ise 4 kilo aldım. 56 dan 66 ya çıktım.korkup bıraktım kullanmayı. ki balık yağının gözüne vurmuş gram kilo alamamış, kahvaltıda 2 porsiyon iskender ile açılış yapan bir hayvanım.
neticede fit ve zayıf sayılamayacak bir vücuda sahibi oldum.şimdi hayvanlaşmaya yelken açmak, dar kesim sacit gömlekleri içinden fışkırmak istiyorum. hadi bakalım;

[email protected]

Ramazan'dan sonra başlayalım diyorum, ramazan süresince şınav barfiks idare edelim. Bi de sahiden masraflı olacak, ama buna değecek. Sorusu ve görüşü olan varsa programı başlatmadan bazı şeyleri netleştirelim.

hasanayan at live.com
hayvanlar gibi istiyorum. öyle böyle değil. sanırım sen ulaşacaksın bize, beklemedeyim.

karluk bana da atar mısın
[email protected]

Aşağıdaki e-posta bu başlıktaki bütün komançerolara atılmıştır:

Selamlar,

Ben ekşi duyurudan Karluk.

www.eksiduyuru.com

Kendinizi hazırlayın program yakında başlayacak, 250 - 300 (sırf supplement için) lira da para ayarlamaya çalışın ancak ilk ay bu paraya gerek yok siz şimdiden ayarlamaya başlasanız (zengin değilseniz) gerektiği zaman paranız hazır olmuş olur. Siz de ben programa start verene kadar şöyle bi hareketlenseniz (fiziksel olarak) iyi olur. Bu arada ucuza yumurta, süt ve tavuğu falan nereden alabileceğinizi de gözden geçirin. Bulgur pilavını sevin, tereyağına tapın.

Program başlayacak, az kaldı.

Sevgiler, saygılar.
İlşad ÖZKAN
bodytr.com

bu program işe yaramdı mı ? yarım yamalak okudum siteden gayet hoş gözküyor . boyum 1.86 76 killoyum en azından 5 kilo almam gerekiyor. crankes at hotmail..

bu program derken?
kilo alma programı başlamadı, sen bir enkasın programının amacı da kilo almak değildi.

tmm biraz daha okuyunca anladım . dediğim gibi yarım yamalak okumuştum . sen bir enkazsın'da son durum nedir ?

sen bir enkazsın programı yaklaşık 2 ay önce bitti

Karluk'tan haber gelecek diye Eylül'den beri spora başlayamadım. Ben olmuyorum bari Allah razı olsun.

Boyle bir durumda işkillenmene hak veriyorum fakat bazi kadinlar gercekten de kardesi gibi gordukleri erkege yasi ne olursa olsun boyle sevgi gosterilerinde bulunabiliyor. Ben tasvip etmiyorum.

Ama senin de soyledigin gibi bir erkek olarak 17 yasinda bir kizi kucagina alsan oksasan subyanci damgasi yersin.

bir de şu açıdan bakmak lazım.

24 yaşındaki bir insan 17 yaşındaki bir erkek çocuğunun cinsel açıdan oldukça coşkun durumda olduğunu bilebilecek durumdadır. bu nedenle 17 yaşındaki bir erkek çocuğunu, ay ben çok severim bunu hanimiş diye kucağa oturtmak çok mantıklı gelmedi.

bir de bu kişi, çocuklara mı düşkün yoksa sadece erkek çocuklarına mı?

@kahvegibi, erkek çocuklarına, hem de çok. mesela bu çocuk hakkında " keşke elimde olsa da çocuğum olsa" dedi. neden sormuştun bunu?

17 yaşında eşşek kadar çocuk. hani arada en azından 10-15 yaş fark olsa anlarım. 10 bile az. ben normal karşılamazdım. sen alttan almakta hata etmişsin gibime geliyor.

bence kız arkadaşınız gayet saf duygularla akraba da olduğu için rahat davranmıştır.özelikle erkek çocuklarını bu kadar seven birinin art niyetli olacağını sanmam fakat 17 yaşındaki erkek için aynı şeyi söylemek biraz zor.tabi yine de önyargılı olmamak lazım o da kız arkadaşınızı ablası gibi görüyor olabilir çünkü ne de olsa akrabalık varmış.
edit: tabi yine de kız arkadaşınızın kalbini kırmadan kaygılarınızı onunla paylaşırsanız daha sağlıklı sonuçlar alacağınızdan eminim.
not: bu bir erkek görüşüdür

Yanaklarını sıksa, öpse neyse de niye kucağına oturuyor ki saçmaymış...

kız arkadaşın kötü niyet göstermiyor olsa bile, kim olursa olsun birinci dereceden aile ferdi değilse onun kucağına oturulmayacağını bilmesi gerekir yaşı ne olursa olsun.
17 yaşında ki eleman bundan sıkılıp utanmıyorsa zaten hoşuna gidiyordur.

kucağa oturup, oturtmak en azından yılda bir kez görülen uzak akraba için aşırılık gibi aslında ama, aynı yaş şartlarına sahip oldugum kuzenime aynı içten ilgiyi ben de gösteriyorum. kuzen dediğim teyzemin oğlu, kücükken öptürtmezdi kendini şimdi acısını çıkarmak için boş buldugumda sırtını kolunu ısırırım, o da boydan zengin 2.07 danalar gibi bi çocuk maşallah alır döndürür beni kucagında.
fakat bu gayet yakın akraba, anneler tek yumurta ikizi, biz kardeş gibi büyüdük resmen, elime doğdu desem yeridir.

kız arkadasınızın kötü bi niyeti oldugunu sanmıyorum sadece sevgiyi abartmıstır. çocugum olsa durumuna gelince, kız, "sevgilisi cok sanslı, cok can yakcak" vs.. gibisinden laflar etmemiş ki, gayet şefkatli bi laf etmiş. anaç bi arkadasınız olabilir.

bi kızın akraba dedigi, cocuk gözüyle baktıgı insana bir ilgisi olabilecegini sanmıyorum, erkekler icin durum farklı olabiliyor ama.

arkadasınıza, ergenlik yasındaki cocugun bu ilgiyi yanlıs degerlendirebiliceni anlatırsanız belki hareketlerini kısıtlayabilir. kazık kadar cocuk sonucta.

sorun onda değil sende:)) bu kadar kıskanç olmayın yahu.

e ne var yani. beni de çimdikleyen bi karı vardı 22-23 yaşlarında daha ben on beşken(15). benim içimden kotu şeyler geçiyodu ama o tamamen sevdiğinden yapıyodu. hoşlarına gidiyo demek ki

anlaşılan yok yere kızın kalbini kırdım. Umarım telafi edebilirim. Sağolun cevaplarınız için.

Bir anormallik olduğunu sanmıyorum. 21 yaşındayım ve 18 yaşındaki kardeşimle yanımda olduğu zamanlar temas halinde bulunmaktan çekinmeyiz. Yanımda oturuyorken elim sürekli boynu ve çenesi arasında gidip gelir mesela, kucağına bile oturduğum zamanlar mevcut. Herhangi bir insanın şaşkın bakışlarla bizi izlediğini fark etsem, bastırılmış sapkınlıkları olduğunu düşünmekte tereddüt etmem... Zira kişi kendinden bilir işi...

Kardeşim bu kadar iyi niyetli olmayın.Düşünün ki (en azından erkekler) siz 17 yaşındayken 24 yaşında bir kıza ilgi duymazmıydınız.Böyle bir durumda cinsel dürtüleriniz harekete geçmez miydi?Madalyonun diğer yüzünde 24 yaşında bir kızda 17 yaşındaki(nerdeyse üniversite 1) bir erkeğin ne denli dürtüleri olduğunu bilebilecek kapasitededir.Ve elimde olsa çocuğum olurdu lafı hiçte alttan alınacak bir laf değildir.

İnsanlar belki de gerçekten sevgi gösterisi yapmıştır.Ancak davranışların dış dünyaya etkisi farklıdır.

Bence sevgilinizi böyle bir durum için uyarın.Bir daha aynı meselenin tekerrürü etmemesi konusunda.

Lütfen bir de gidip siz özür dilemeyin

çocuğa yazıktır. bu hareketlerin çocuğun fantezi dünyasını yokyere hareketlendireceğini güzel dille anlatın.

bayansanız çeko'yu tercih edin derim. çünkü ik departmanında çalışan bayanların pek çoğu çeko mezunu. üzerine çeko okuyanlarda -nedenini anlamasamda- ik alanına yoğunlaşıyorlar.

eğer kamu sektörü düşünüyorsanız maliye derim. kpss için bi temel oluşturup, çalıştınız mı da sağlam bir puan alıp kurum sınavlarında kendinizi üst sıralara itelersiniz.

(kendim işletme mezunuyum. tarafsız bi gözle benden bu kadar)

çeko'nun havasını kısa süreliğine de olsa solumuş ve sevmiş birisi olarak maliyeden yana kullanıyorum oyumu. ik'da işe girmeyi başarabilen çeko mezunu sayısı fazla değil. hatta çoğu iibf mezunu kpss ve bankalara yönelmek zorunda kalıyor. maliye kpss'de daha avantajlı. ne istediği de önemli tabi, sevmeyeceği bir bölümde okuyup cehennem azabı yaşamasın sonra.

kesinlikle maliye derim. çeko dan uzak durun, uluslardan daha da uzak.

çeko mezunuyum. al birini vur ötekine. yine de maliyeye göre çeko daha tercih edilir. ayrıca çeko mezununun ik alanında yoğunlaşmasını anlamayan arkadaşa sesleniyorum: çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri adlı bu güzide bölümün asıl uğraşı budur da ondan. hatta bölümün adı insan kaynakları olarak değiştirelecekti bir dönemler. ik'da çalışmak gibi bir hedef olduğu belirtilmemiş ama ik'da çeko mezunu tercih etmeyen şirket, inşaat mühendisine inşaatında mühendislik için tercih etmeyen şirket gibidir. hıncaldır, uluçtur.

kendini geliştirmek(dil vs) + hakkını vererek bitirmek kaydıyla maliye süper bir bölümdür.

kargo ücreti ile birlikte elinize 79(+kargo)liradan gelir efendim. komisyonu o ücret üzerinden satıcıdan alıyor gittigidiyor.

not: ben olsam güvenmezdim. birebir lacoste parfümler görmüştüm. şişesini ayırt edemiyor 2tane ele alınca insan. şişenin altında, kapağın içinde gibi uçuk yerlerde farklılıklar vardı. birde en somut delil koku. dediğim gibi güvenmezdim.

strawberrynet.com'dan dun 60 ytl ye aldim. gittigidiyor filan kasma bence. normalde bu arada tekin acar'da 140 ytl.

ibnelik vardır.
gittigidiyor bir yana,büyük kozmetik şirketlerinin birçoğu bu ibneliklerin içindedir zaten de neyse.
gittigidiyor ile ilgili biraz googleda araştırın, en iyi feedbackı olan satıcıların birinden alın bence.çoğu sahte,birinci kalite taklit falandır çünkü.

evet alıcaksanız strawberry'den alın. orijinal, kargo ücreti yok.
tr.strawberrynet.com

tr.strawberrynet.com
buna bi bak istersen. hepsi orjinaldir. bazı ürünlerde kargo ücreti de alınmıyor.

bu arada strawberry.net'te parfümler için kargo ücreti alınıyor ancak çok cüzzi bir rakam.

cheapsmells;

50 ml; 21 pound; www.cheapsmells.com

100 ml; 27 pound; www.cheapsmells.com

www.savaskarsitlari.org
haber 2003 yılına ait, daha yeni bir kaynak bulamadım. ama akşam avukat arkadaşlara da soracağım, cevabını yazarım.
ben de stajyer avukatım, medeni kanuna falan baktım ama bulamadım, yönetmelikleri falan incelemem lazım

çocuğa verilecek olan isim hukuka, ahlaka ve adaba aykırı olmadığı müddetçe verilebilir.

nüfus memurunun keyfiyeti, biz kürtçe isim koydurmuştuk.

hicar vs. gibi arap adı koyabiliyorsak viktorya da koyarız helen de (bence).

koyulur, şartı alfebeye uygun olması.

isimle ilgili kısıtlama; nüfus kanunu;
Çocuğun adını ana ve babası kor. Ancak milli kültürümüze,ahlak kurallarına
örf ve adetlerimize uygun düşmiyen veya kamu oyunu inciten adlar konulmaz...

soyisimle ilgili bir kısıtlama; türkçe olup olmamasıyla ilgili olarak.
1. madde:“Her Türk öz adından başka soyadını da taşımağa mecburdur’3. madde: “Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edeplere uygun olmayan veya iğrenç ve gülünç olan soyadları kullanılamaz”.

sonuç olarak isim konabilir, soyadı henüz değil.

www.netgazete.com

taraf.com.tr

eğlence parklarında vardı önceden. etrafına renkli çerçeveler yerleştirebiliyordunuz. bayadır görmedim.

ankara bilkent rollhouse'de vardı. gidilip etrafında bir numara bulunabilir eğer ankaradaysanız.

varmis ilgilenen bir sirket:
www.fotokabin.com

istinyeparkta görmüştüm

aslı'cım hayatının hatası olur. madem o kadar paran var git bir 2. el mini al ya da golf al. pt cruiser nereden çıktı? sakın öyle bir şey yapayım deme.

gerçekten mi? niçin?

ekşi duyuru arabacılar meclisinden beni görevlendirdiler, ben yanıtlayayım :D aslına bakarsanız her zamanki nedenler. servis masrafları, bakımı, yakıt tüketimi, 2. el değeri gibi konular. fakat chrysler nedense benim gözümde pek bir tırt firmadır. amerikan arabalarını sevmiyorum (ford'un bir kaç modeli hariç) atrin'in teklifi çok daha mantıklı. mini cooper görünüm açısından çok güzel bir otomobil. bmw çatısı altında olduğundan da artık çok daha kaliteli. ingiliz olmasına rağmen alman sayılır bir yerde. golf'e zaten laf söyleyenin alnını karışlarım. cooper'ın bakımı size biraz daha pahalıya mal olacaktır. bütçeniz bu arabayı kaldırmaya elverişli değilse golf'ü tercih edebilirsiniz.

aradığınız özellikleri sıralayın, ben size söyleyeyim hangi arabayı tercih etmeniz gerektiğini :D

çok teşekkür ederim =)
ben öyle çok gezmem dediğim gibi anadolu yakasından bile çıkmıyorum. o yüzden trafikte çok benzin tüketmesini istemiyorum. yedek parça servis filan da önemli tabi, bugüne kadar hiç büyük bir işim düşmedi ama düşerse de bütün paramı almasınlar isterim..
ama en önemlisi ben o arabayı gördüğümde içim açılsın ne tatlıymış bu diyim =)

edit: bu arada ikinci el almak istiyorum kesinlikle

vosvos satayım, 74 model ? :D aklıma gelen güzel tasarımlı modeller şöyle: vw scirocco, renault megane (yenisi), ford fiesta (yenisi), seat ibiza (yenisi), audi a3, alfa romeo mito. bunlar arasında en çarpıcı olanı vw scirocco'dur. gerek motoru, gerek tasarımıyla. ben her gördüğümde ne güzel araba yapmış adamlar abi yaa diye iç geçiriyorum. eğer hiç görmediyseniz google'dan bir bakın derim, sizin zevkinize uyar gibi geliyor bana. diğer seçenek olarak da alfa mito olabilir, tasarımı çok hoş bir araba ama tavsiye etmem. burda sürüş özellikleri olarak tavsiye etmeyeceğim tek araba mito'dur. en iyisi de scirocco. scirocco'ya bir göz atın.

aa nasıl unuttum! fiat 500. kesinlikle buna da bir bakın. çok şirin bi araba (:

çok saolun 1.16 ya da a3 bakıcam sanırım =)

siz bakadurun ben yorumlarımı aktarayım :D 1.16 kullandım. çok eğlenceli bi araba. bmw'nin ağırbaşlılığından yoksun ama kesinlik bir bmw olarak hissettiryor kendini. performansı çok iyi ve 1600 cc olması sebebiyle de yakıt tüketimi az.(yanlış hatırlamıyorsam 6-7 lt civarı olması lazım 100 km'de) haliyle vergisi de az. kesinlikle alınabilir bi araba fakat servis masrafları zorlayabilir. a3'e gelince. 1.6 a3'ü tavsiye etmiyorum. fazlasıyla hantal kalıyor. fakat 2. el değeri 1.16'dan daha iyi. diğer yandan da 1.16'dan daha fazla yakıyor. burda mantıklı seçim 1.16'dan yana. hatta 1.16 dizel. türkiyeye geldi mi bilemiyorum fakat.

o paralara bmw 1.16 bulunabiliyorsa 1 sn düşünme git al.

bir de o var tabi. 20-30 bine 1.16 ı-ıh. anca kazalı falan bulursunuz.

a3 ve 1 in 1.6 larından performans kesinlikle bekleme, ikisi de ölü..hele 1 serisi bmw değil yani olmamalı.eğer dış görünüm diyorsan ikisi de olabilir ama parça olarak pahalı modeller. 2. el de o parayla orta segment arabaların dizellerine bakabilirsin